03 Temmuz 2005

Gelibolu yolunda

Ön bilgi: Jazz Comfort'taki tüketim göstergesi, anlık ölçüm vermiyor. Kilometre sayacı sıfırlandığı andan itibaren yapılan toplam yol boyunca elde edilen ortalama yakıt tüketimini gösteriyor.

İstikamet Eceabat! Cumartesi sabahı saat 6'da ağzına kadar dolu bir depo ve daha da dolu bir bagajla Ataşehir'den yola çıktık. İlk durağımız Büyükçekmece'ydi, eşimin kuzenini ve bir arkadaşımızı da alarak yola öyle devam edecektik.

Büyükçekmece'ye 6:30'da varmamız gerekiyordu, o yüzden biraz hızlı (120-140) gittik. Bu ilk durağımıza kadar 50-60 km yol yaptık, ortalama 6 litre tükettik, yani daha baştan 3-4 litre yaktık. Kaldı geriye 38,5 litre. Bize bir Getz'le katılan diğer arkadaşlarımızla birlikte bir saat kadar kahvaltıyla vakit geçirdikten sonra dört yetişkin (ve yükleriyle) 8'e doğru Gelibolu yoluna koyulduk.

Gidiş, az sayıda kamyon - tır sollaması dışında çok sakin bir yolculuk oldu. Genellikle 90 yaptık, arada bir 110-120'ye kadar çıktık.

Baştaki 6 litre ortalama ilk 10-15 dakika içinde 5.3 litreye kadar geriledi. (Sayacı sıfırlamadığım için hala aynı ölçüm sürüyor, eve dönüşe kadar da öyle devam edecek)

Saat 10 gibi açık camlar fayda etmez oldu ve pişmeye başladık. Klimayı açtık ve Eceabat'a varana kadar da kapatmadık.

Yarısından fazlası klimalı geçen yaklaşık 400 km'lik yolculuğun sonunda motele vardığımızda ortalama tüketim 5.2 litre / 100 km'ydi. Deponun da tam yarısı boşalmıştı.

Motele vardıktan sonra yıkanıp yatağa serildim, ben deliksiz bir uyku çekerken karım, kuzeni ve arkadaşlarımız arabayla Kemikli'ye gittiler. O yolculuğun mesafesini - tüketim ortalamasını bilmiyorum, gidiş geliş 60-70 km olmalı. Kemikli yolunda arabamızı süren kuzenimiz, kullanımını çok rahat bulduğunu ve direksiyonun hafifliğine şaşırdığını, kendi arabasının direksiyonunun bizimkinin yanında bayağı sert kaldığını söyledi (Mini One kullanıyor). Getz'deki arkadaşlarımız da Jazz'ı çok sevdiklerini söyleyip hakkında çeşitli sorular sordular, onlara da ufak bir Magic Seats gösterisi sundum. S
nowboard'unu Jazz'a rahatlıkla sığdırabileceğini öğrenen bir arkadaşımız da duruma sevindi.

Ertesi sabah hayatımızda gördüğümüz en şiddetli yağmurlardan biriyle uyandık. Denize girmek imkansız hale gelince yağmurun bitişini bekleyip yola koyulduk.

Dönüş yolu kamyonlarla doluydu, sürekli sollamalarla geçti. Yağmur serinliği de bir saat kadar sonra geçince yine klimayı açtık. Genel olarak (gelişe göre) biraz daha hızlı gittik, ancak Tekirdağ'dan sonra yazlıkçıların dönüş trafiğine ve dolayısıyla uzun süreli dur - kalklara takıldık. Yolculuğunu son yarısı şehir içi kullanımından çok daha ağır koşullarda geçti: Bol bol ve tam gaz sollamalar yapmamız + klimanın hiç kapatılmaması ekstralarıyla.

Büyükçekmece'ye varıp yolcularımızı bıraktıktan sonra trafiğe takılmamak için eve ikinci köprü yolundan ve 120 civarında süratlerle döndük. Eve ulaşana kadar klima açık kaldı.

780+ kilometrelik yolculuğumuz bittiğinde, dönüşteki dur-kalk ve sollamaların da etkisiyle artmış olan tüketim, klimanın saatlerce kesintisiz çalıştığı düşünülecek olursa aslında hala çok düşük bir değerdi: 5.6 litre / 100 km.

Bir depoyu herhalde 2 litre geçmiştik, 44 litre kadar yaktık.

Eğer 90 km/s sabit hızlı, dur - kalksız bir yolculuk olsaydı, yine dört yolcuyla ve klima açık olduğu halde 5.0 litre ortalamayla biterdi diye tahmin ediyorum. 2 yolcu + yükle 90 km/s hızda klimasız 4.5 lt / 100 km yakıyoruz da...

Not: Daha önce klimanın açık ve kapalı olması arasındaki performans farkının neredeyse yok gibi olduğunu yazmıştım. Düzeltiyorum: o kadar sollama ve tam yüklü arabayla yokuş çıkmalardan sonra artık kesinlikle eminim, klimanın açık olması performansı kesinlikle etkilemiyor. Bu yolculuğun en ilginç tarafı da bunu anlamam oldu zaten.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Barış Bey bilimsel karşılaştırma metodlarına önem veriyorsunuz besbelli, olası bir hataya karşılık uyarmak istedim.

Özellikle 100 km/h'in üzerinde hızlarla yapılan bir yolculukta cam açık gidişle cam kapalı klimalı gidişi kıyaslamak ve bu sayede klimanın çok az güç çektiği gibi bir yoruma varmak çok doğru değil. Çünkü camları açmak arabanın bütün aerodinamik tasarımını yok ediyor ve adeta arabanın ardından bir paraşüt açmış gibi bir etki yaratıyor. Ancak klima ve cam kapalı gidişle klima açık cam kapalı gidişi kıyaslamak mantıklı.

Bir de artık şu siteye son verseniz? Hayır sizin yüzünüzden Ford Focus'umu satmama ramak kaldı ve hala ramak var da o yüzden söylüyorum:)

Barış Purut dedi ki...

Aerodinamik etkiyi gerçekten de göz ardı etmişim, uyarınız için çok teşekkürler. Eğer sıcağa dayanabilirsem bu aralar bu testi tekrarlayacağım, ya da en güzeli bir akşam ya da gece yolculuğuna denk getirip serin serin yaparım.

Diğer konuya gelince düşündüm de, Ford bana bir adet Focus verirse siteyi hemen kapatırım :) Ben istiyorum ki başkaları da kendi otomobilleri, fotoğraf makinaları ya da televizyonları vs. hakkında benimki gibi kullanıcı siteleri açsınlar, bizler de tarafsız ve doyurucu yorumlarla daha içimize sinen kararlar verelim.

Sizi Focus ve Jazz arasında kararsız bırakmak istemem. Ford Focus son derece iyi bir araba. Jazz'ın ondan üstün olduğu noktalar belli:

1- Daha kısa bir gövde içinde çok daha kullanışlı ve büyük bir iç hacim,
2- Daha düşük tüketim
3- Yüksek yapının ve ayrıca aracın zeminin yerden yüksekliğinin getirdiği çeşitli avantajlar.

Bir de uluslararası anketlere göre konuşabileceğimiz ancak her zaman tartışmalı kalabilecek mekanik aksam kalitesi, malzeme ve işçilik üstünlüğü gibi detaylar var, onlara girmek yanlış olur.

Eğer tüketimin düşüklüğü ve iç mekan artıları sizin için öncelikli konularsa yeni bir araba alırken elbette Jazz'ı da değerlendirin. Ama Jazz'ın asla Focus kadar hızlı ya da iyi yol tutuşlu olmasını beklemeyin.

Adsız dedi ki...

Aslina bakarsaniz bizdeki araba 2001 model Ford Focus sedan. Ic mekan genisligi acisindan Jazz'la kiyaslayamam cunku hic Jazz'a binmedim ama Allah icin Ford Focus da bizi ic mekan acisindan uzmedi. Isteklerimize hep cevap verdi. Ustelik 5 sene icinde 85000 kilometre yol yaptik ve araba periyodik bakimlar haricinde hic servis gormedi. Zaten Ford Focus sorunsuzluk odulunu Japonlarin elinden alan ilk Alman olma ozelligine de sahip. Eh, yuksek suratlerdeki yol tutus performans ve guveni de malum. Ancaaakk..Hepimizin yaptigi bir hata var: Gunluk is/okul hayatinin icinde kaybolmus gitmisken, bu yuzden de arac kullanimlarimizin hic degilse %90'i sehir icindeyken, araclarin sehir disi kullanimdaki performanslarini biraz fazla onemsiyoruz. Ben bunlara bakarak Ford Focus'umu satma egilimine biraz da bundan giriyorum: Honda Jazz'dan neredeyse 200 kg daha fazla olan bos agirligi ve 4000 d/d'da uretilen maksimum torku nedeniyle sehir icinde dusuk devirlerde gercekten hantal ve yakit tuketimi de yuksek. Ben sehir icinde gaza fazla basmadan ve fazla devir yapmadan uzayip gidecek, ve cok az yakit tuketecek bir otomobil istiyorum.

Barış Purut dedi ki...

Cem, herhangi bir otomatikte bunu test etmiş değilim ama benim aracımda - neredeyse iki sene oldu - hâlâ böyle bir fark görebilmiş değilim. Mesela eskiden kullandığım arabalarda (astra, vectra, rover) klimayı kapattığımda bariz bir canlanma olurdu ama Jazz'da herhangi bir fark göremiyorum. Belki klima çok az güç çektiğinden olabilir, çünkü yeni nesil düşük tüketim hedefleyen otomobiller test edildiğinde klima bazen performansı ve yakıt tüketimini sadece %1 ya da 2 gibi oranlarda etkilediği ortaya çıkmıştı. Öte yandan bazı Fiat, Renault ve Opel modellerinde klimanın etkisi %25-30'lara kadar varıyordu. Bahsettiğim testi geçtiğimiz yaz bir otomobil dergisinde okudum, araçlar arasında Honda Jazz yoktu.