Japon otomobil dergisi Mag-X, sonbaharda tanıtılacak yeni nesil Jazz'la ilgili biraz daha bilgi yayınladı.
Yeni Jazz'ın tasarımı, Civic HB'in tasarımcısı Toshiyuki Okumoto'ya teslim edilmiş. Okumoto, yenileme çalışmasını Honda'nın isteği üzerine şimdiki modelin genel hatlarına sadık kalarak gerçekleştirmiş. Yeni Jazz eskisine göre biraz daha köşeli hatlara sahipmiş (şüpheli büyük resim) ve Airwave adlı Honda modelindeki (küçük resim) cam tavana sahip olması da olasıymış. Daha önce şimdiki modele göre ne kadar daha büyüyeceği hakkında farklı rakamlar açıklanan Jazz'ın ne kadar genişlediği de kesinleşmiş: 5 cm daha uzun ve 2,5 cm daha geniş. Ayrıca Honda, Jazz'ı artık süperminilerle değil, bir üst sınıfla (herhalde Avrupa'da Golf ve Astra gibi otomobillerle) yarıştırabilirmiş. 100 beygirlik 1.3 i-vtec dışında büyük olasılıkla yeni nesil 1.5 i-vtec bir motor da kullanılacakmış. Tüketimin ve emisyonun da Toyota Prius ve Civic Hybrid gibi melezlerden ya da dizellerden daha düşük olacağı iddia ediliyor: 4,1 litre / 100 km civarı, duyurulan son rakam.
Yorum: i-VTEC'in gelişi çok güzel ama Jazz'da I-DSI'dan vaz mı geçiliyor? i-VTEC her ne kadar güçlü ve ekonomik bir motor olsa da bildiğimiz örneklerinde I-DSI'daki gibi bir düşük devir torkuna sahip değil.
Bu arada 5 cm'lik uzama ve 2,5 cm'lik genişleme, Jazz'In 380 litrelik bagajını 400-450 litre aralığına çıkarırsa hiç şaşırmam. Ne de olsa "Japon yapıyor!"
Neticede basketbol oyuncusu bir arkadaşım da mevcut Jazz'ı rahatlıkla kullanıyor.
Neyse, öğrenmeye az kaldı. Lansmana kadar elime geçen her türlü bilgiyi yayınlamaya devam edeceğim.
31 Temmuz 2007
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
24 yorum:
Yusuf ÇEVİK.Küçük resim dahi şimdiki Jazz'dan daha sağlam duruyor.Küçük resim ise tek kelime ile müthiş.Sanırım beklememizin karşılığını alacağız.Honda Türkiye hem 1.3 hem de 1.5 i-Vtec'ten birini bile getiremeyip bizi ids'e mahkum ederse yazıklar olsun.Emeğinize sağlık.
Aman yanlış anlama olmasın, küçük resimdeki aracın Jazz'la alakası yok, o modelin adı Airwave. Yeni Jazz'da bu araçtaki gibi bir tavan olabilirmiş de, örnek olarak koydum.
Jazz gerçekten de resmini koyduğum taslaktaki gibi olursa Accord ve Civic HB'de de olan sert yüz hatlarına kavuşur ve firmanın artık bütün modellerinde yaygınlaşan yeni tasarım çizgilerinden payına düşeni almış olur. Bence de gerçekten şık duruyor. Ama uygulanmış halini birebir görmeden resim ya da fotoğraflardan anlamak da imkansız.
I-DSI aslında çok başarılı ve sağlam bir motor, kalkmasın, geliştirilsin isterim. Ama kalkacak olursa yeni Jazz zaten mecburen yeni motorlarla gelir. Hala çıkacağı iddia edilen dizel Jazz'dan ses yok, bakalım o ne olacak?
Jazzımız bir önceki civic hatcback'e yakın çizgiler taşıyordu. Tahminim yeni Jazz'ın da çizgileri yeni civic hb'e benzeyecektir. Geçen discovery'de 5. vites programında civic hb'in dizel modelini gösterdi, tek kelime ile mükemmel bir araba.. Neden bizden esirgerler acaba? Hoş gelse de ne fiyatla gelir?
I-DSi motorun kaldırılmamasını ve geliştirilmesini ben de isterim doğrusu... Ama 4,1 tüketim değeri de harika olur doğrusu....
Accord'u zamanında aynı 2.2 dizel motorla getirdiler ama ülkemizde 2000 ve üzeri motorlarda büyük bir vergi yükü biniyor. Neticede pek satmadı ve iptal edildi. HB Civic'in benzinli 1.8'i 50 milyarsa dizel 2.2'si Türkiye'de 70 milyarı bile bulabilir. Kimse orta sınıf bir arabaya o kadar para vermez doğal olarak, çok daha düşük fiyata dizel Focus ya da aynı fiyata üst sınıf dizeller alabilecekken...
Hep yazıyorum, ne zaman ki Türkiye'de de vergilendirme diğer ülkelerdeki gibi motor hacmine değil emisyon değerlerine göre yapılır, o zaman Civic HB'nin gibi düşük emisyonlu otomobillerin benzinlisini ve dizelini 35-45 bin YTL gibi fiyatlara almamız mümkün olur.
Jazz en düşük emisyon dilimine girdiği için bazı ülkelerde şaka gibi düşük vergilerle ya da vergisiz satılmakta...
Yani Barış Bey yine araya bir Japon vurgusu eklemeden duramamışsınız; gören de Japonların ürettiği bütün arabalar çok başarılı sanacak.
Ben otomobillerin emisyon sınıfına göre vergilendirilmesini çok doğru bulmuyorum. Çünkü emisyon testleri de aynen tüketim testleri gibi standart test koşullarında belirleniyor ve sakin kullanım özellikleri dikkate alınıyor bildiğim kadarıyla. Şimdi çok ileri bir motor teknolojisine sahip 300 HP'lik bir otomobilin bu standart test koşullarındaki emisyon değerleri daha geri bir motor teknolojisine sahip 100 HP'lik bir otomobilinkinden düşük çıkabilir. Ama iki otomobil de maksimum performanslarında kullanıldıklarında elbette ki 300 HP'lik otomobil hem daha fazla yakacak hem de daha fazla emisyon verecektir.
Bakın bizim 1.6 motorlu Honda Civic'imizle yaptığımız bir hız denemesinde otomobil 205 km/saat hıza kadar rahatlıkla tırmandı. Yan koltukta oturan babam bile ben gaz pedalını sonuna kadar basılı tuttukça otomobilin daha fazla hızlanmaya devam edebileceğini hissetti ve beni uyararak daha fazla hızlanmamamı istedi. Ben de baba sözü dinledim tabii. Yani diyeceğim odur ki gördüğünüz gibi 1.6 litrelik bir motor böylesi bir performans verebiliyor; bununla da yetinmeyip daha fazlasını isteyen kusura bakmasın ama bedelini öder. Biz petrolü dışarıdan dövizle alan bir ülkeyiz. Ayrıca küresel ısınmanın en büyük sorumlusunun da karbon dioksit olduğunu unutmamak lazım.
Bakmayın benim otomobil meraklısı olup da burada sizinle yazıştığıma. Şu anda Ulaştırma Yüksek Mühendisliği eğitimi görüyorum ve artık karayollarına hizmet eden bir tek yasal düzenlemeye bile tahammülüm yok. Bu ülkeye en çok zararı dokunan kam emicilerden biri de karayollarıdır.
Ama iyi de emisyona göre vergilendirme, temelde eski ve bol bol zararlı gaz salan otomobillerin elenmesi ve yerine temizlerinin gelmesi amacını taşıyor. Otomobilleri güçlerine göre bir çan eğrisine dağıtsak dediğiniz gibi 300 beygir gibi yüksek güçlerde olanlar en uçta ufak bir yer işgal eder. Türkiye'de yaygın motor 1.4 ve 1.6; Avrupa'da daha bile düşük hacimli motorlar çoğunluğu oluşturuyor. Fransa ve İtalya'da 1.6, hatta zaman zaman 1.4 silindirli otomobil görmekte zorlanmıştım. Yani emisyon düzenlemeleri arada dediğiniz gibi kaçaklara neden olabilse de genelde çok faydalı.
Öbür konuya gelince... "Japon yapıyor" demem mi dokundu yoksa? :) Bu klişe bir deyiştir, zaten espri olarak kullandığım için de tırnak arasında yazdım. Bütün Japonlara değil, özellikle Honda'nın (ve bir de Toyota'nın) kalitesine büyük bir güven duyuyorum. Arabam 50.000 km'ye yaklaşıyor, daha en ufak bir eskime belirtisi bile yok!
Yoksa ben de Suzuki ya da Daihatsu'ya şüpheyle yaklaşırım. Her ne kadar başarılı markalar olsalar da Nissan, Mazda ya da Subaru almaktan hâlâ çekinirim.
Şu karayolları ve kan emicilik konusunu biraz daha açabilir misiniz? Yani bu gidişat nasıl kırılabilir? Veya hep kötüleşerek mi devam mı edecek?
('Yeni kasa' başlığının altına uygun olmadı konu ama ne yapalım artık...)
DSI ile VTEC yan yana koyulamaz mı? Ya da direkt enjeksiyon ve VTEC? Aslında müthiş olur. BMW'nin ulaştığı verimlilik seviyelerine ulaşılır diye sallıyorum şöyle :) Verimlilik için mucize formüllere ihtiyaç yok aslında. Japon pazarında Jazz'dan daha verimli arabalar var. 93 model Civic VTEC-E o zamanın tüketim rekorunu kırmıştı. Buraya gelmedi, haberimiz olmadı. Hiç bir şeyden haberimizin olmadığı gibi.
Sorunuza da haddim olmayarak yanıt vereyim, evet bu ülke hep kötüye gidecek :)
selim
Jazz'da temel amaç düşük tüketim. Bizde bulunmayan 1.2 I-DSI Jazz, uzun zamandır sınıfında dünyanın en az tüketen benzinli otomobili. Ondan daha az tüketenler sadece kei-car sınıfındaki çok küçük, 0,6 litre motorlu otomobiller. Bir istisna da Toyota Aygo - Peugeot 107 - Citroen C1 üçüzleri. Kei'ler kadar olmasa da çok küçük ve çok hafif otomobiller ve doğal olarak daha da düşük yakıyorlar. Ama Jazz'ın da iç hacim artısı var. Jazz gibi az yakan diğer otomobillere buzdolabınızı sığdıramazsınız :)
Merhaba Barış Bey,bir konu merakımı cezbetti.Honda Türkiye hem I-DSI hem de i-VTEC motorlarından ikisini birden Türkiye'ye getirmeyi başarırsa sizin tercihiniz ne yönde olur? Tabii biliyorum I-DSI yüksek torku düşük devirde sağlayan bu sayede şehir içi kullanımı zevkli ve verimli hale getiren ; i-VTEC ise tersi olarak maksimum torku yüksek devirde verebilen daha çok şehir dışı ve performansa yönelik bir motor.Siz de bana madem biliyorsunuz size hangisi uyarsa onu alın demeyin hemen (!)Siz bu konuda daha ilgili ve bilgilisiniz.O yüzden sizin görüşünüz benim için önemli. Emeğinize sağlık.
Yusuf Bey, arabanın kendisiyle tanışmadan karar verilmez ama tercihimi i-VTEC'ten yana kullanabilirim.
Aslında bu yeni duyurulan 1.3'ün karakterini bilmiyoruz. Honda geçenlerde i-VTEC'in ikinci neslini geliştirdiğini açıklamıştı, bu 1.3 ve 1.5 de belli ki yeni nesil olacak. Önce bir verilerini görmek lazım, sonra da test sürüşü yapmak.
Ancak bu kadar az tükettiğine göre belli ki düşük devirlerde de gayet iyi bir tork üretiyor. Belki de hem tork arttı, hem de maksimum torkun devir bandı genişledi.
Bence biraz sabredelim, önce elimize biraz veri gelsin...
Evet biraz bu başlıkla alakasız oldu ama buna "laf lafı laf sigara paketini açtı" gözüyle bakabiliriz biraz.
Kan emme mevzusu aslında epeyce basit. Dünya yüzünde yolcu ulaşımının %96'sını yük ulaşımının da %94'ünü karayolu ile sağlayan bizden başka kaç ülke var acaba? Bugün yolcu ulaşımında demiryolllarının payı örneğin %40'a çıksa herhalde Türkiye'deki bütün otomobillerin Honda Jazz olmasından çok daha büyük etkisi olurdu petrol tüketiminin azaltılmasına ve çevre kirliliğinin azaltılmasına.
Ama istemezler. İstemezler çünkü demiryolu hiç bir zaman karayolu kadar rant getirmez. Otomobil, otobüs ve kamyonların üreticileri, satıcıları, işletmecileri, personelleri, yan sanayicileri, büyük petrolcüler, küçük petrolcüler....Bunlar demiryolunu istemezler. Çünkü demiryolları onların rant sağlamalarının önünde en büyük tehdittir. Hükümetler de onların güdümünde olduklarından efendilerinin istediklerini yaparlar. Bugün, tırtıl hızıyla ilerleyen ve hala torunlarımın göreceğinden bile çok umutlu olamadığım 2 adet hızlı tren projesi (Ankara - İstanbul ve Ankara - Konya) dışında hiç bir demiryolu yatırımı yokken maşallah otoyollar, duble yollar havalarda uçuşuyor. 1 km otoyol inşaatı 1 km çift hatlı sinyalizasyonlu ve elektrifikasyonlu demiryolu inşaatından çok daha pahalıdır ve üstelik daha fazla yakıt tüketimi, daha fazla çevre kirliliği buna karşılık daha düşük hız daha düşük kapasite demektir. Ama bizim devletlerimiz demiryolu yapacak para bulamazken bu otoyolları yapacak parayı nasıl buluyorsa bir yerlerden bulur.
Bir de bizim hükümetlerimizin değişmez bir taktiği vardır. Yok etmek istedikleri bir şeyi önce işlevsizleştirirler ki muhalefet görmesinler. Hepiniz İstanbul'da yaşıyorsunuz sanırım; bugün Ankara'ya yapacağınız bir seyahati trenle yapmanızı önerecek olsam muhtemelen size hakaret etmişim gibi davranırsınız. İşte bu işlevsizleştirmenin sonucudur. İlevsizleştirme sadece hizmet düzeyinde değil ayrıca tanıtım düzeyinde de vardır. Siz mesleğiniz gereği bunu çok iyi bilirsiniz; bir ürün ya da hizmet ne kadar iyi olursa olsun tüketicinin bundan haberi yoksa işlev de yok demektir. Bugün özellikle Ankara - İstanbul hattında trenler en azından otobüslerle kıyaslanamayacak düzeyde konforlu ve keyifli bir yolculuk sunarlar ama biraz tanıtım eksikliğinden, biraz da daha önceki işlevsizleştirme faaliyetlerinin sonucu olarak oluşan yerleşmiş imajın değişmemesi nedeniyle (örneğin Türkiye'deki çarpık bacaklı Skoda imajının firmanın son zamanlarda verdiği ürünlerin mükemmelliğine rağmen ortadan kalkmaması gibi) tüketicinin bundan haberi yoktur.
Avrupa'da hızlı trenler zaten kısa mesafelerde uçakları silmekte süpürmektedir. Bazı gelişmiş Avrupa ülkelerinde banliyö trenleri bile 160 km/saat'e varan hızlara ulaşıyorlar. Biz ise onlarca şehirler arası tren seferimizden sadece bir tanesinde yerleşik olarak 155 km/saat'e ulaşmayı 2004 yılında denedik. Sonuç ne oldu gördük.
TCDD'nin 8 Ağustos 2007 tarihinden itibaren "Marmaray projesi için zemin etüdü yapılacak" gibi sudan ve geçersiz bir gerekçeyle Haydarpaşa - Gebze ve Sirkeci - Halkalı arasındaki tren hatlarını 2 ay süreyle tümden trafiğe kapatacağını, her gün 100 binin üzerinde insanın işine ve okuluna gidip gelecek vesaitten yoksun kalacağını, bunların arasında her gün İstanbul - İzmit arasında gidip gelen binlerce Kocaeli Üniversitesi öğrencisinin de bulunduğunu, bu çocukların şimdi armut gibi Asya Tur'un, Efe Tur'un ve Gürkan Turizm'in kucağına düşeceğini, aylık 55 YTL olan ulaşım masraflarının şu anda aylık 350 YTL'ye yükseleceğini biliyor musunuz? Bilmezsiniz çünkü işlevsizleştirme çalışmaları çoktan başarıya ulaştı; trenler çoktan hayatınızdan gündeminizden çıktı (Yani sizi suçluyorum sanmayın, işlevsizleştirme çalışmalarının nasıl sonuç verdiğini anlatıyorum). 15 milyonluk bir şehirde 100 küsur bin kişi mağdur olmuş kime ne?
İşte bu yüzden, karayoluna hizmet edecek hiç bir yeni yasal düzenleme istemiyorum ülkemizde.
Bu gidişatın kırılması maalesef çok zor gözüküyor. Bunun tek yolu bilinçli ve duyarlı vatandaşlara sahip olmak diyeceğim ama vatandaştan bilinç ve duyarlılık bekleyen belki binlerce konu var; biz de hangi birine bilinç ve duyarlılık göstereceğiz ki?
Honda Jazz'ı hiç kullanmadım ama yeni kasa Honda Civic Sedan'ın VTEC motorunun yüksek kasa ağırlığına rağmen düşük devirlerdeki çekişte hiç bir sorun yaşatmadığını söyleyebilirim.
Kesinlikle katılıyorum.
Gerçi şehir içinde demiryolunu kullanma şansım yok, ne evimin, ne de işimin konumu buna izin veriyor... Ama tam bir tren hastasıyım; şimdiye kadar yaptığım bütün İstanbul-Ankara yolculuklarında tren kullandım.
Gökçe Bey'in ulaşım konusunda yazdılarına tümüyle katılıyorum. Fakat olayın şöyle ilginç bir ironik tarafı var: Demiryolunun avantajları, çevre, yakıt, zaman vb. açılardan üstünlükleri çırıl çıplak ortadayken, uygar, medeni bütün ülkelerdeki durum bunu desteklerken, demiryolunu savunmak nedense bu ülkede "komunistlikle" itham edilmenize neden olabilir (gözlüklü tonton amcamız ne demişti: demiryolu komunist işidir)
Şu haritaya bakın da ne kadar komunist olduğumuza siz karar verin artık: http://www.unece.org/trans/main/ter/Countries/TER_MemberCountries_RailNetwork.jpg
Cem yarar
tartisma konu disina kaymis gorunuyor..
2008 honda fit ile ilgili bulduklarim;
http://paultan.org/archives/2007/05/08/new-2008-honda-jazz/
http://www.hondapreview.com/fit/index.htm
Barış bey, blogunuzu çok uzun süredir zevkle izliyorum. Öncelikle verdiğiniz bilgiler için teşekkür etmeliyim.
Honda yeni nesil i-vtec motoru açıkladıysa diğer modellerinde de kullanacaktır. Merakla beklkiyorum doğrusu.
Barış bey inanın 6 aydır jazzla yatıp jazzla kalkıyorum. Sıfır almayı düşünüyorum ama 1 sene sonra yeni kasa çıkacağı için tereddüt ediyorum. 2.ellerin fiyatı da yüksek olduğundan almışken sıfır alırım diyorum ve herseferinde başladığım yere dönüyorum. Sizce yeni kasa çıkana kadar 2.el jazz mı almam daha mantıklı yoksa 2008 model sıfır bir jazz mı? Bu arada sizi ilgiyle takip ettiğimi belirtmeliyim. Sevgi ve saygılarımla. Hasan MIISR İstanbul Fatih
Hasan Bey,
Sorunun muhatabı ben değilim ama yine de bir fikir belirteyim. Biz Honda'nın sorunsuzluk konusundaki şöhretine kandık ve yeni kasa Honda Civic aldık. Bundan epeyi bir ağzımız yanıyor şu an. Çünkü yeni kasa Civic maalesef eski kasanın başarısını yakalayamadı sorunsuzluk konusunda. Diyeceğim odur ki, 6 yıldır satılan ve sorunsuzluk konusunda kendini %100 kanıtlamış olan eski Jazz'dan almak hiç de akıl dışı bir hareket değil. Ben bu yaşadıklarımızdan sonra yeni kasası çıkmış bir otomobili hemen almamak gerektiğini düşünüyorum artık.
Hasan Bey, öncelikle Gökçe Aydın'ın uyarısına katıldığımı belirteyim.
Bir de düzeltme yapayım, yeni Jazz 1 sene sonraya kalmayıp çok daha önce çıkabilir.
Şöyle bakmak lazım: Mevcut Jazz şu anda o fiyata alınabilecek en doğru otomobil. Masrafsız, az yakan, son derece kullanışlı ve geniş iç hacimli, keyifli bir otomobil. Ne o fiyatta, ne altında ne de üstünde Jazz'ın özelliklerini bir arada sunabilen tek bir seçenek daha yok. Daha geniş olanı var (ama çok daha pahalı ve çok daha fazla yakıyor), daha az yakanı var (ama daha pahalı ve dar), bu böyle uzar gider... Bence mevcut Jazz, yenilenecek Fiesta gibi (ki çok umutlu olduğum bir otomobil) otomobiller de dahil hepsinden daha mantıklı bir aile aracı olmaya önümüzdeki senelerde de devam edecek. Yenisiyse daha güçlü, daha da düşük tüketimli ve daha da geniş olacak. Ancak daha sorunsuz olabilir mi, şu anda bilemiyorum.
Ayrıca ikinci nesil ülkemizde çıktığında şimdiki kasanın ikinci el fiyatlarında düşme olursa ondan da faydalanırsınız.
Öte yandan sık sık yazdığım gibi ikinci neslin nasıl bir şey olacağını görmemize çok az kaldı. Ekim'de haberini hem burada, hem de belli başlı bütün otomobil yayınlarında göreceksiniz. İlk 4-5 ayında da nasıl bir otomobil olduğu hakkında daha bize gelmeden bile sayısız yorum, sürüş testi vs yayınlanmış olacak. Aman sonra pişman olmayayım diyorsanız biraz bekleyin.
Mevcut Jazz'ın dünyanın en hızlı ve en çok satan 3-5 otomobilinden biri olduğunu, ayrıca dünyanın resmen en sorunsuz otomobili olduğunu ve bu ünvanları boşuna edinmediğini de unutmamalı gerçekten.
Bu arada, mevcut Jazz'ın kullanım masrafları konusunda bir ufak bilgi notu da ekleyelim: Jazz yüksek yapısına rağmen yol tutuşta sorun yaratmamasını sert süspansiyonu ile beraber büyük ölçüde Bridgestone Potenza RE040 185/55 R15 82V lastiklerine borçlu. Bridgestone web sitesindeki fiyat listesine göre şu anda bu lastiklerin tanesi 264 YTL'ye satılıyor. Kıyaslama yapmak gerekirsei bizim sahip olduğumuz ve Jazz'a göre bir üst sınıfta bulunan yeni kasa Honda Civic Sedan'ın baz modelinin lastiklerinin tanesi 167 YTL. Bir lastiğin faydalı ömrü 30000 kilometredir. 30000 km'nin sonunda 1000 YTL'nin üzerinde bir lastik değiştirme masrafını göze almanız gerekir. Elbette ki lastik değiştirme zamanı gelince 240 km/saatlik hız sınıfına sahip olan Potenza yerine başka markaların daha düşük (H ya da T) hız sınıfına sahip olan lastiklerinden taktırabilirsiniz aracınıza. Ancak bilin ki o zaman da Jazz'ın öve öve bitirilemeyen yol tutuşundan hissedilir düzeyde kaybedeceksiniz. Bu da yüksek yapılı bir otomobil kullanmanın bedeli bir yerde.
Yeri gelmişken şunu da söyleyeyim : Üstün yol tutuşunu lastiklerinden ya da kazık gibi sert olan süspansiyonundan (Honda Jazz'ın yanısıra bilimum Opel modelinin de başlıca özelliğidir) değil de gerçekten teknolojik özelliklerinden alan otomobiller üretmeyi başarabilen Ford markası da benim gözümde en az Honda kadar saygın bir yere sahiptir.
Aslında bizde satılan Jazz'ın öve öve bitirilemeyen değil, ortalamanın üzerinde diyebileceğim bir yol tutuşu var. Bir 206'dan iyidir örneğin. Esas gerçekten muhteşem olan yol tutuşu, 1.5 VTEC'te, onun da çoğu spor arabadan bile başarılı olduğunu daha önceki yazılarımdan birinde anlatmıştım.
Tamam, benim normal Jazz bir iki beklenmedik durumda ani tepkilerime yüksek hızda gereken cevabı verdi ama yol tutuşu yine de daha önce kullandığım Astra ya da Rover'ın bayağı gerisindedir. Bence hiçbir Jazz sahibi virajda denemelere girişmemeli, aile arabası olarak tasarlanmış bu otomobili gereken sakinlikte kullanmalı.
Yalnız bütün marifeti de lastiğe bağlamamalı, Potenza'dan çok daha ucuz olan (4 adedi 450 YTL kadardı) Kumho Izen kış lastiklerini kullanırken de virajlarda gayet iyiydi Jazz. Önümüzdeki kış umarım kış lastiği takacak kadar soğuk geçer de daha ciddi yorumlarda bulunurum...
185/55/R14 Potenza'ların o kadar pahalı olmasının sebebi sadece yüksek kalite vs değil. Türkiye'de en az bulunan ve satılan ebata sahip olmalarının da büyük bir etkisi olmalı. Herhangi bir yere telefon açıp da "Şu modelinizin 185/55/R15'i ne kadar?" diye sorduğumda hemen "Jazz mı Corsa mı?" diye soruyorlar... Birden fazla lastikçi bu ebatın bir üst ve bir alttakinden daha pahalı olduğunu söyledi zaten.
Genelde testlere itibar ederim ama 1.5 VTEC'in testine cidden hile hurda karıştığına ya da testin bariz bir şekilde eşit olmayan koşullarda yapıldığına inanıyorum. Böyle bir otomobilin çoğu spor otomobilden daha iyi yol tutuş sağlayacağına inanmak zor. Muhtemelen yol tutuş kıyaslamasını özellikle arkadan çekişli süper spor otomobillerin dehşet verici düzeydeki güçlerinden dolayı meydana gelebilecek torque steering etkisini elimine etmeyecek test koşullarında yapmışlardır. Böyle koşullarda bırakın Honda Jazz'ı Skoda Favorit'in bile yol tutuşu süper sporlardan iyi çıkabilir. Süper spor otomobiller muhteşem düzeyde yol tutuşa sahiptir ama sadece profesyonel sürücüler tarafından kullanıldıklarında! O yüzdendir ki asla süper spor bir otomobil kullanmaya heveslenmem. Bir gun spor otomobil sahibi olacak kadar param olursa muhtemelen bir GTI satın alırım.
Şimdi bakalım bazı kriterlere:
Ağırlık Dağılımı: 1.3 ile 1.5'te aynı kasa var. Önden çekişli otomobillerde ağırlık merkezi zaten öne yakındır biraz. 1.3 yerine 1.5 litrelik motor ağırlık merkezini ancak biraz daha öne kaydırmış olabilir ki bunun da yol tutuşu iyileştirici bir etkisi olamaz.
Elektronik Yol Tutuş Desteği: 1.5 VTEC'te bildigim kadarıyla böyle bir sistem yok.
Lastikler: Bildiğim kadarıyla 1.3 ve 1.5 versiyonlarda aynı Potenza lastikler kullanılıyor.
Jantlar: İkisinde de alaşım jantlar kullanılıyor.
Araç Yüksekliği: Aracın yüksekliğini azaltabileceklerini sanmıyorum çünkü Jazz'ın muhteşem yükleme ve değişkenlik özelliklerinin kilit noktalarından birini de aracın yüksek yapısı oluşturuyor.
Süspansiyon Teknolojisi: Yol tutuş üzerinde büyük etkiye sahip. Ama zaten aktif süspansiyon vb sistem 1.5'te de yok. Bildiğim kadarıyla 1.3 ve 1.5'in süspansiyon sistemleri de aynı.
Viraj Denge Çubukları: 1.3'te de 1.5'te de var.
Yani düşünüyorum bulamıyorum; 1.5'in yol tutuşunu 1.3'ten iyi yapacak ne olabilir ki? Olsa olsa süspansiyonunu daha da sertleştirmişlerdir ki bu da Jazz gibi öncelikle aile otomobili olarak tasarlanmış bir otomobil için pek iyi bir şey olmaz sanıyorum.
Fit 1.5'in yol tutuşu Amerika için geliştirilmişti, ama bu değişikliğin detaylarını bilmiyorum. Sadece sertlik olduğunu sanmıyorum çünkü Amerikalı Jazz hakkında yapılan yorumlar arasında sert süspansiyondan şikayet edilenini hiç görmedim...
Yalnız sadece o testle ilgili bir şey de değil, otomobili 2006 Nisan'ındaki tanışmalarından bu yana anlatıp duran editörler hep yol tutuşu karşısındaki hayretlerini ifade edip duruyorlardı.
Yorum Gönder