15 Temmuz 2009

İlk Uzun Yol Raporu

Geçtiğimiz Pazar sabahı feribotla Yenikapı'dan Bandırma'ya gittik. Depoyu orada doldurduk ve yola koyulduk. Yol ve trafik izin verdikçe hız sabitleyiciyi (cruise control) kullandım. Klimayı hiç kapatmadık. Yolun çoğunda 90 km/s, İzmir - Aydın otoyolunda ise 120+ km/s yaptık (sadece Selatin Tüneli'nde 80'e indim). İzmir'e vardığımızda tüketim 5,4 lt/100 km idi. Otoyoldan sonra Bodrum'da Yahşiyalı'ya varıncaya kadar ortalama tüketim 5,7 lt/100 km'ye yükselmişti. Sonuçta yaptığımız toplam yol 500 km ve kalan benzine göre menzil de 190 km idi. Aslında en az 42 litre benzinle yola çıktığımıza göre bu tüketimle geriye 42 - (5*5,7) = 13,5 lt veya daha fazla benzin kaldı. Peki neden 13,5 lt / 5,7 lt/100 km üzerinden 236 değil de 190 km menzil gösterdi? Sebebi, menzilin son birkaç kilometredeki tüketime göre hesaplanması. Otele varana kadar son kilometreleri tipik şehir içi trafiğinde geçirdik.

Geleneksel Temmuz tüketim raporumu sundum, şimdi arabanın uzun yol karakterinden kısaca bahsedeyim.

1- Bu Jazz eskisi kadar olmasa da yine yüksek devirlerde motor sesi alıyor. Ama yine de bizi rahatsız edecek düzeye çıkmadı.

2- Yeni kasa, spor modeller dışında kağıt üstünde sınıfının en iyi 0-100 ve ara hızlanma değerlerinden birine sahip. Bu değerler sadece kağıt üstünde kalmayıp yol üstünde de kendini gösteriyor. Klima açık, bagajı tam dolu ve iki yetişkin + bir çocuk taşıyor, bu sırada rampada ilerliyor; birden sollamaya mı çıkmak gerekti? Hiç sorun değil. Hızlı devirlenen güçlü motorun buna hazır olmadığı bir an yok zaten. Düz vitesli Jazz, daha hızlı gitmemesi için özel çaba isteyen çok atak bir otomobil. Bu kadar başarılı bir motorla otomatiğinin de kendi rakipleri karşısında özel bir yeri olmalı. Vites geçişlerinden vakit kaybettirse dahi her bir vitesteki ara akselerasyonu iyi olacaktır gibi geliyor bana. I-SHIFT Jazz sahipleri kendi izlenimlerini yazarlarsa bu tahminimin ne derece doğru olduğunu görürüz.

3- Cam tavan hiç de korktuğum gibi çıkmadı. Klimalı yolculuk sırasında güneş tepedeyken bile rahatça tavan açık gidilebiliyor. Tabii sıcaklık açısından diyorum; yoksa güneşin göz alacağı bir açıda öyle devam etmek zor. Ayrıca tavanı kapatıp da dik güneşin altına park ettiğinizde normal tavanlı bir otomobil ne kadar ısınacaksa bu da o kadar ısınıyor. Cam tavanlı bir Jazz almayı düşünüp de aşırı ısınmadan korkanlar varsa içleri rahat edebilir: Güney güneşinde denendi ve onaylandı. Yeter ki tavanı park halindeyken açık unutulmasın.

4- VSA bu yolculukta kesinlikle (ve en azından bir) hayat kurtardı. Duble yolda sol şeritten 90'la ilerlerken yolun sağından tam önümüze hızla bir bisikletli çıktı. Mesafe çok kısaydı, frenli ya da frensiz kesin çarpacaktık. Ben de VSA'ya sığınıp direksiyonu sertçe kırdım. Bilim ve teknoloji el ele verip arabanın altına görünmez raylar yerleştirmiş gibi, o imkansız durumdan pürüzsüz bir şekilde sıyrıldık. Araba o koşullarda normalde olacağı şekilde değil, tam benim istediğim şekilde hareket etti. Eğer bu olayı VSA'sız bir otomobille yaşasaydık çok ciddi bir kaza geçirirdik.

Kazayı engellemeyi hedeflemesiyle aktif güvenlik sistemlerinin kesinlikle en önemlisi olan ESC ve VSA gibi teknolojiler, yeni otomobil alacakların bir numaralı önceliği olmalı. Bir alt sınıfta bu sistemi sunan bir seçenek varsa sadece bunun için üst sınıftan vazgeçilebilmeli. İnsan başına ne zaman böyle bir şeyin geleceğini bilemiyor.

Not: İstanbul'a dönerken feribotla geçmeyeceğiz, yolumuz daha uzun olacak. Dönüşü de ayrıca yazacağım.

Not 2: Dönüşü yazmaya vaktim olmadı ama yazmaya değer herhangi bir durum da yok. İstanbul'a bu sefer 5.4 ortalama tüketimle vardım. Sabah 5 gibi yola çıktığımızdan birkaç saat klimasız gittik, ortalama bu sayede gidişe göre biraz daha düştü. Hızlı feribottan faydalanmadan Yalova üzerinden arabalı vapurla geldik ve 700 km kadar yol yaptık. Gayet keyifli ve sakin bir yolculuktu.