24 Aralık 2005

Kısa Haberler ve Bir Yorum

Yayıncılara film arşivi sağlayan Lulop.com'da Jazz'ın iki ayrı çarpışma testi filmini buldum. Büyük resmin altında göreceğiniz iki ufak resme tıklayarak önden ve yandan çarpmayı çeşitli açılardan tekrar tekrar seyretmeniz mümkün. Siteye üyelik zaten bedava ancak bu indirilemeyip sadece browser üzerinden seyredilen demo filmler için üyeliğe de gerek yok. Filmlere buradan ulaşabilirsiniz.

21 Aralık'ta
Carkeys.co.uk sitesinde yayımlanan bir habere göre 2005 yılında Honda Avrupa'da 285,000 otomobil sattı. Bunların 80,000'i de Jazz. Bundan bir yıl önce Honda'nın Avrupa'da sattığı her dört modelden biri Jazz'ken şimdi bu oran daha da yükselmiş durumda. Şirket, yeni Civic'in de desteğiyle 2006 için 310,000 rakamını hedefliyormuş.

Bir Chinadaily.com haberi, üretilen bütün Jazz'ların %80'inin ve Accord'ların da %70'inin Japonya dışındaki yerel fabrikalardan çıktığından bahsediyor. Zaten Bloomberg'deki bir habere göre Fukui (Honda'nın büyük H'si), Kanada'daki (Alliston) ve Ohio'daki (East Liberty) fabrikalarının Jazz ve yeni Civic'i de üretecek şekilde genişletileceğini açıklamış.

Tamiya, Jazz'ın 1/24'lük (16 cm) ve çok detaylı bir modelini üretmiş.


Boomplustoys sayesinde de ilk kez uzaktan kumandalı bir Jazz'ımız oldu.


Öte yandan PaperCars adlı site de bu model çılgınlığına çok farklı ve neredeyse sıfır maliyetli bir alternatifle katılmış. "Çıkışını alıp kesmek ve yapıştırmak yeterli" desem ne olduğu sanırım anlaşılır.

Jazz, sadece 3-4 sene gibi çok kısa bir sürede dünyanın en çok satan otomobillerinden biri haline geldi, şu anda yakın zamana kadar dünyanın en çok satan arabası olan Toyota Corolla'yı da yıllık satışta geçmiş durumda. Devrimci bir tasarım, kaliteli işçilik / malzeme ve yüksek teknolojiyle birleşince insanlar mutlaka peşinden gidiyor. Bunlara bir de uygun fiyat eklenince Jazz yenilmez bir rakip oluyor. Türkiye'deki Jazz fiyatlarıysa ülkemizdeki akıl almaz vergiler yüzünden Amerika'da satışa çıkacak olanların yaklaşık iki katı. Amerika'daki Jazz'lar için belirlenen fiyat aralığı 9-12 bin dolar.

Yani yaklaşık 12,000 - 16,000 YTL arası.
Herkesi bir dakikalık derin sessizliğe davet ediyorum.

Bir son dakika eklemesi, metni kopyaladığım ancak adresini almayı unuttuğum kaynaktan aynen çeviriyorum:
"Honda, özelliklerini ısrarla açıklamadığı ve fotoğraflarını basına dağıtmadığı Fit'in lansmanını 8 Ocak 2006'da
Detroit Motor Show'da yapacak"
Buradan Amerika'da satılacak Fit'lerde bazı ciddi değişiklikler mi olduğunu anlamamız gerekiyor? Şayet Amerika'da Fit'la aynı zamanda çıkacak olan Yaris ya da Nissan Versa gibi arabaların bütün detayları daha DMS başlamadan çok önce açıklanmıştı.

14 Aralık 2005

Ve ilk sorun: Ses kısıklığı!

21 bin kilometreyi dolduran arabamızda ilk kez gerçek soruna benzer bir şeyle karşılaştım. Bugün kırmızıda durmayıp arabama teğet geçen bir ticari aracın şoförüne, hislerime tercüman olacak derecede uzun bir korna çaldım. İlk yarım saniye sağlıklı bir şekilde çalan korna geri kalan 2-3 saniyede havası sönen balona döndü. Hani elektrikli bisiklet kornalarımızın pili bitmeye başlayınca ses giderek bozulurdu ya, aynı öyleydi. Emin olmak için boş bir yolda birkaç kere daha denedim, yine oldu. Kısa çaldığım sürece sorun yoktu. Sağlıklı halini de yetersiz bulduğum kornayı mümkünse biraz daha güçlüsüyle değiştirmek istiyordum, servise uğramak için bir bahanem oldu.

Honda Damla'ya damlayıp sorunumu anlattım. Korna, orada yapılan denemelerin hepsinde de beni mahçup edercesine düzgün düzgün çalıştı. "Tamamen bozulduğunda getirin, değiştiririz" dediler.

Bu arada yeni bir bilgi edindim, Jazz'lara diğer Honda'ların kornalarını takamıyoruz: 1 - Soket uyumsuz, 2- Soket halledilse bile elektrik beslemesi farklı. Belki Jazz'ın soketine uyan kornalar da satılıyordur ama önce kornayı
garanti dahilinde değiştireyim, sonra düşünürüm.

Damla'dan çıkıp 2. köprü yoluna koyuldum. Eşimin işyerine varıncaya kadar kornayı her deneyişimde tekrar komik ve kısık sesler çıkardı. İşyerinin otoparkında denerken yine sorun olmadı. Benim yanlış algılamam mı bilmiyorum ama korna araba çalışırken bozuluyor, stop edip denediğimde düzgün çalışıyor.

Diğer
Jazz kullanıcıları ne düşünüyor bilmiyorum ama kornayı (bozuk değilken de) biraz zayıf buluyorum. Tek sesli olması ve sesinin de düşük olması yüzünden kolayca duyulmuyor. Kullanmayı sevmesem de nereden ne çıkacağı belli olmayan yollarımızda kornanın gerçekten hayati bir işlev taşıdığına inanıyorum.

10 Aralık 2005

Jazz Flexfuel bize de gelmeli

Honda, gelecek sene Brezilya fabrikasında Jazz'ın Flexfuel özellikli modelini üretmeye başlıyor (Kaynak burası). Flexfuel, aynı araçta iki ya da daha fazla farklı türde yakıtı kullanmaya izin veren bir teknoloji. Flexfuel'le donatılmış arabalar benzin, doğal gaz ve alkolü birlikte ya da ayrı ayrı kullanabiliyorlar. Soğuk havada çalışmayı kolaylaştırmak için de ufak bir saf motorin deposu bulunuyor. Flexfuel, aslında Türkiye'de çok tutulacak bir teknoloji. Brezilya'da artık benzine %50'ye varan oranlarda kendi tarlalarından elde ettikleri bioetanolün karıştırılması, ve eski arabaların bu yakıtları kullanamaması Jazz Fuelflex'in ilk orada üretilmesi için gerekçe olmuş.

En Müthiş Yılbaşı Hediyesi!

Manila Standart Today'da bugün (Google Alerts sağolsun) yayımlanan Gabby Libarios imzalı bir yazının konusu, en güzel yılbaşı hediyeleri. Aralarında Apple iBook, Requiem For A Dream DVD'si ve Louis Vuitton ajanda kalemleri gibi öneriler bulunan dokuz maddelik listenin bizi ilgilendiren en şaşırtıcı öğesi, Honda Jazz.

Gabby Libarios, Honda Jazz'ı neden yılbaşı hediyeleri listesine kattığını geleneksel hediye çorapları ve Jazz'ın boyutlarıyla ilgili bir iki espri yaptıktan sonra kısaca şöyle açıklamış:

Honda Jazz, esneklik, tasarruf, donanım, iç hacim ve fiyat açılarından hala en iyi araba. Bu, doğru zamanda doğru otomobil.
(Eğer orijinal metni okursanız bu savını karşılığını sözlüklerde bulamayacağınız yöresel bir vergiyle - sweldo - ilişkilendiriyor ama nasıl çevirilir bilemiyorum, o yüzden dokunmadım)

09 Aralık 2005

Jazz, Otobil'de finale kaldı

Otobil'de final yaklaşıyor: Jazz, küçük sınıfta Mini ve Polo'yla beraber ilk üçe girmiş durumda. Oylama henüz sona ermedi. Diğer sınıflardaki durumu da görmek ve beğendiğiniz otomobilleri oylamak için aşağıdaki sayfayı ziyaret edebilirsiniz.

http://dosya.hurriyetim.com.tr/otobil/default.asp

Kişisel fikrim Mini'nin zaten sınıflar üstü nefis ve rakipsiz bir otomobil olduğu, Polo'nun da artık ciddi bir yenilenmeden geçmedikçe en iyiler arasında yerinin olmadığıdır. Jazz küçük sınıfın dünyada halen en iyi otomobilidir. Türkiye'de geçen seneye kadar bu anketlerde pek oy alamayan Jazz'ın ilk üçe girmesini son derece şaşırtıcı buldum. Yoksa bu sayfanın takipçilerinin de hatırlayacağı üzere Jazz'ın dünya çapında aldığı çok sayıda "en iyi", "en sorunsuz", "en tatmin edici", "en düşük tüketimli" ödülleri var. Türk tüketicisinin bu otomobili geç de olsa farketmeye başlamış olması hoş elbette. Günlüğümün ve Jazzcı Kardeşler forumumuzun son bir senede değişen bu manzarada payı var mı bilmiyorum ama olduğunu düşünmeyi tercih ediyorum!

06 Aralık 2005

Son dakika!

Bir Channel 4 haberine göre Honda Amerika, Ocak 2006'da gerçekleştiriecek olan Detroit Motor Show'a Jazz'ın "yeni bir versiyonuyla" katılacağını açıkladı.

Bunun bir yeni kasa haberi olduğunu sanmıyorum, bu kadar çok satan bir arabanın nesil değişikliği herhalde daha ciddi bir şekilde duyurulurdu. Bu "versiyon", ABD'de önümüzdeki bahar aylarında satışa çıkacak olan ve üzerinde bir değişiklik olup olmayacağını uzun süredir merak ettiğimiz "makyajlı" bir Jazz olabilir. Ya da Honda, Jazz'ın tasarımının değişmesini istemeyen amerikan tüketicinin sözünü dinler ve modeli burun tasarımını bozmadan günceller.

Bir ay sonra hep beraber göreceğiz.

Jazz, 2008'de Türkiye'de üretilebilir

Hürriyet Gazetesi'nde çıkan bir haberden bilgiler:

- Honda Türkiye Genel Müdürü Katsumi Sawai'nin açıklamasına göre hedefleri, 2008'den itibaren Jazz'ı Türkiye'de üretmek. Ayrıca 2006 Haziran'ında yeni Civic Sedan da Gebze'deki fabrikada üretilecek.

- Jazz'dan tanıdığımız 1.4 I-DSI'la donatılmış City'nin 500 litrelik bagaj kapasitesi, Magic Seats desteğiyle 1323 litreye çıkıyor ve otomobil 1.7 metrelik yükleme alanı sağlıyor.

- City'nin otomatik versiyonunun ortalama tüketimi 5,6 litre olarak açıklanıyor.

- Honda City'nin giriş modeli olan City Sport'un düz viteslisi 23.500, en üst modeli Elite'in CVT şanzımanlısı da 28.450 YTL'den satılacak.

Emre Özpeynirci imzalı haberin tümünü
buradan okuyabilirsiniz.

29 Kasım 2005

20.000 bakımı ve Honda Müşteri Hizmetleri

Arabamız geçen hafta 20.000 kilometreyi doldurunca daha önce de gittiğim ve memnun kaldığım Damla'yı arayarak fiyat sordum. KDV dahil 307 YTL cevabını aldım. Ardından bir Jazzcı Kardeşler üyesi, Mutluhan'da aynı bakımın 170 YTL'ye yapıldığı bilgisini verdi. 137 YTL'lik fark az olmadığı için Mutluhan'a telefon açarak bu farkın neden kaynaklandığını sordum. Bazı parçaları gerek görürlerse değiştirdiklerini söylediler, yani bu fiyat artabiliyordu. Ardından tekrar Damla'yı aradım, aynı soruyu bir de onlara sordum. Aynı cevabı aldım (bazı servislerin eksik hizmete göre fiyat verdiklerini söylediler), tutarsızlık yoktu. Ancak serde araştırmacı Jazzcılık olduğundan, bir de hizmetlerini denemek amacıyla, Honda Türkiye'yi aradım. Adımı soyadımı, telefon numaramı ve plakamı alıp sorumun en kısa zamanda cevaplandırılacağını söylediler. Cevaplandırma süresi pek kısa olmadı (ertesi gün aradılar) ama tatmin edici bir yanıt aldım.

Honda'nın parça fiyatları bütün Türkiye'de standartmış ve merkez tarafından belirleniyormuş. Dediklerine göre, bazı servisler örneğin hava ya da polen filtresini fiyata dahil etmeyip durumlarına göre sadece temizleyip tekrar takıyor veya değişmesi gerekiyorsa da ücreti ayrıca ekliyorlarmış. Bir de bazı servisler fiyatı düşük tutmak için rot - balans işleminden ücret almıyorlarmış.

Neticede tercihimi Damla'dan yana kullandım. Sabah 9'da teslim ettiğim arabamla ilgili tek şikayetim, aylar önce tek bir kere ve geçen hafta da iki üç kere duyduğum, şoför tarafındaki kapının içinden gelen hafif bir tıkırtıydı. Saat üçte arayarak bakımın bittiğini, kapıdaki tıkırtının da dörde kadar halledileceğini söylediler. Arabayı akşam dörtte aldım, kapıdaki bazı parçaların yağlanması sorunu çözmüştü (bir haftadır tıkırtıyı duymadım).

Servis ücreti 307 yerine 312 YTL tuttu. Jazz için iki tip hava filtresi varmış ve bu sefer farklı ve 5 YTL daha pahalı olanı takmışlar.

Şahsen 20.000 km'de bir 137 YTL (ya da bu sefer olduğu gibi 142) tasarruf etmek adına yeni değil de en iyi ihtimalle temizlenmiş bir hava ya da polen filtresiyle dolaşmak istemiyorum. Bu kişisel bir tercih. İstanbul gibi havası kirli ve trafiği yoğun olan bir şehirde 10.000 km'nin bile filtre değiştirmek için çok uzun bir süre olduğuna inanıyorum. Bu bakım sonunda verilen eski hava filtresi koyu bir zift tabakasıyla kaplanmış gibi görünüyordu. Zaten araba bakımın ardından çok belirgin bir şekilde hızlandı, son 4-5 bin km'dir hafifçe artan tüketimde de tekrar düşüş oldu. Şu anda şeker gibi gidiyor desem yeridir.

Çoğu sürücü performans zaman içinde yavaş yavaş azaldığı, tüketim de yavaş yavaş arttığı için hava filtresinin ne derecede kirlendiğini farkedemez. Günde yarım - bir saat sıkışık trafikte ilerliyorsanız hava filtresi bol bol öndeki arabanın eksoz gazını süzüyor ve normalden daha kısa bir sürede tıkanıyor. Polen filtresininin zamanının geldiğini anlamaksa daha kolay, havalandırmadan kötü koku gelmeye başlaması yeterli bir işaret.

Yaklaşık 30.000 ytl'ye aldığımız arabalarımızı uzun yıllar boyunca sorunsuz bir şekilde kullanmak için senede 100-150 YTL'nin hesabına girmemek gerekir diye düşünüyorum. Bu tür küçük tasarruflar ileride daha büyük masraflara yol açabilir. Evrenin şaşmaz kuralıdır, entropi intikamını daima alır :)

22 Kasım 2005

Pirelli 2006!

İçinde Jazz ya da tüketim gibi kelimeler geçmeyen fakat yine ilginizi çekeceğini sandığım bir haberim var: Pirelli'nin 2006 takvimi çıktı!

17 Kasım 2005

Kısa haberler

Jazz, Honda'nın iddiasına ve tarafsız ölçümlere göre dünyanın en az tüketen benzinlisiydi: düne kadar! (En yakın rakibi de Toyota Yaris). Nissan'ın 2007'de çıkacak olan modeli Versa'nın 1.8 litre/120 hp'lik CVT şanzımanlı modelinin "Jazz'dan bile daha az yaktığı" açıklandı. Rakamlar henüz ortada yok ama koskoca Nissan'ın da yalan söyleyecek hali yok. İşin en cazip tarafı, bu modelin Astra - Golf - 307'lere kardeş gelen bir orta sınıf üyesi olmasına rağmen Jazz'la aynı fiyatla, yani 12.000 Amerikan dolarına satılacağının duyurulmuş olması. Tabii bu ucuzluk sadece Amerika'ya özgü kalabilir çünkü Nissan'ın fabrikalarından biri de orada. Yine 2007'de çıkması beklenen 2. nesil Jazz'ın nasıl motorlarla donatılacağı ve ünvanını geri alıp almayacağı henüz belli değil.

- Lifestyles adlı bir dergiden (ABD): "Honda'nın Fit'i ve Toyota'nın Yaris'i, 12.000 dolara çok kaliteli bir müzik sistemi, ABS, çoğul havayastıkları ve sayısız donanım sunuyor. Detroit'in (Amerika'nın Bursa'sı) bu fiyata bu özellikleri veren bir araba üretip üretemeyeceğini zaman gösterecek."
Bu makaleden de önemli bir şey anlıyoruz: Amerika gerçekten de ucuz ve kaliteli otomobil yapmayı beceremiyor (Kişisel fikrimi sorarsanız büyük ve pahalılarda da inanılmaz yeteneksizler). ABS ya da havayastıkları, Japon markaların giriş modelleri için seneler önce standart hale gelmiş özellikler. Avrupalılardaysa Polo ya da Clio gibi arabalarda bile daha yeni standart olmaya başlıyor. Eğer Detroit rekabetçi arabalar üretemezse ne olacağını şimdiden görmek mümkün. Japonlar muhtemelen çok satacak, karşılarına rakip yerliler hemen çıkamayacak, amerikan otomotivi zor günler geçirmeye ve işçi çıkarmaya başlayacak, bu sefer japonlara karşı tepki büyüyecek, aynı geçmişte yaptıkları gibi gösteriler düzenleyip ufak japon otomobillerini yakılıp dozerlerle ezecekler, Amerikan hayat tarzını sürdürmenin yolunun çok benzin tüketmekten geçtiğini haykıracaklar (aslında doğru hani), sonra yine geçmişte olduğu gibi Amerikan firmaları küçük, ucuz ve kaliteli arabalar yaptığında da bu sefer Amerikalılar bu arabaları beğenmeyecek, bazı firmalar iflas edecek. Bu anlattıklarımın çok benzeri 70'lerde petrol krizinde ve 80'lerde de Amerikanların otomobil yapmayı artık hiç becerememeye başladıkları ve halkın japonlara rağbet ettiği yıllarda yaşandı, o yüzden yine olursa şaşırmam.

- Auto Express İngiltere'den, özet: Platformu ve iç mekanı Jazz mantığıyla düzenlenmiş yeni Civic, sınıfını dağıtacak. Diğer firmaların yeni nesil arabaları gittikçe büyüyüp içleri de daralırken Civic 35 mm daha alçalmış ancak buna rağmen dünyanın resmen en geniş iç hacimli orta sınıf arabası ünvanını kazanıyor. Civic HB, Focus, Golf ve Astra gibi arabalardan kesinlikle daha güzel ve çok daha geleceğe ait. Seat'ın yeni Leon'u bile bu Civic'in görsel çarpıcılığıyla yarışamıyor. 485 litrelik şaşırtıcı bagajı, sınıfının şimdiye kadar lideri olan Focus'un bile 100 litre ilerisinde.


15 Kasım 2005

Bir kere daha sınıfının en iyisi

Yabancı kaynaklardan öğrenip burada sunduğum sayısız araştırma sonucunun ardından bu günlüğün takipçilerine sürpriz gelmeyeceğinden emin olduğum bir haberim var. Honda Jazz, her sınıfın en iyisinin seçildiği bir ankette -yine- küçük sınıfın en iyi otomobili seçildi.
Ancak bu seferki anketin katılımcı sayısı ve kaynağı, Jazz'ın zaferlerine alışık olan şahsımı bile heyecanlandırmaya yetti.

Anket, dünyanın en çok seyredilen, sevilen ve yorumlarına herhalde en çok saygı duyulan otomobil programı Top Gear (BBC) tarafından gerçekleştirilmiş. Jeremy Clarkson (ki dünyanın en zor beğenen adamlarından biridir) tarafından sunulan programda Jazz zaten çok iyi yorumlar almıştı.

Ancak bu ankette Jeremy Clarkson'ın parmağı yok. Sonucu, tam 76,050 Top Gear izleyicisi (ve internet sitesi takipçisinin) oyları belirlemiş. Küçük sınıfta Honda Jazz birinci, kompaktın şampiyonu Mazda 3, orta sınıfta da Skoda Superb oyları toplamış. Üst sınıfın birincisi Lexus IS, MPV sınıfında Mazda Premacy, 4x4'lerde Lexus RX300, sporlarda muhteşem Honda S2000 ve süper sporlarda da efsanevi Porsche 911 galip.

Ankette sınıf sınıf oylanan 159 otomobilin bir de topluca listesi var. Üç Skoda modeli dışında tamamı Japonlar tarafından işgal edilmiş ilk on, şöyle sıralanıyor:

1- Honda S2000
2- Lexus IS200/300
3- Lexus RX300
4- Skoda Superb
5- Skoda Octavia
6- Honda Jazz
7- Honda Accord
8- Subaru Legacy
9- Skoda Fabia
10- Subaru Forester

Japonların başını çektiği anketin en kötü sonuçları Fransızlara, en şaşırtıcı sonuçları da son yıllarda kalitede ciddi bir düşüş yaşadıkları sektör takipçileri tarafından ısrarla söylenen iddialı Alman markalarına ait. Mercedes, VW, BMW ve Audi gibi firmaların şaşırtıcı düşüşü Synovate kalite araştırmasının da en beklenmedik sonucuydu.

159 arabalık liste çok uzun olduğundan sadece bizde tanınan otomobillerin durumunu sunuyorum:

11- Toyota Yaris
16- Honda CR-V
17- Mazda 3
19- Mazda 6
21- Honda Civic
23- Toyota Avensis
24- Toyota Corolla
28- Hyundai Getz
34- Seat Toledo
35- Nissan X-Trail
38- BMW 3
45- Toyota Avensis (2003 öncesi)
49- BMW 5
54- BMW X5
55- Audi A4
56- Seat Leon
57- VW Jetta
65- Toyota Corolla Verso
66- Nissan Micra
67- VW Golf
69- Audi A3
79- Ford Mondeo
81- Ford Focus
82- VW Passat
83- VW Beetle
84- Mercedes SLK
86- Seat Ibiza
87- Hyundai Accent
92- VW Touran
97- Nissan Almera
98- Opel Astra
100- Ford Fiesta
103- Alfa Romeo 156
104- Opel Corsa
106- Jeep Grand Cherokee
107- Nissan Primera
112- VW Polo
113- Mercedes C Sport Coupe
115- Mercedes C
116- Mercedes CLK
120- Kia Rio
122- Opel Vectra
125- Renault Clio
128- Citroen C2
135- Citroen C3
138- Ford Focus C-Max
139- Mercedes E
143- Mercedes A
144- Fiat Punto
145- Ford Fusion
147- Renault Scenic
148- Peugeot 406
151- Peugeot 206
152- Renault Megane II
154- Fiat Stilo
155- Mercedes M
156- Renault Laguna
158- Peugeot 307

Citroen ya da Peugeot'nun bu ankette de, önceki kalite araştırmasında da bu derece başarısız olmaları otomobillerden anlayanlar için çok şaşırtıcı değil ancak son yıllarda güvenlikte büyük adımlar atan Renault'nun her türlü araştırmada dibe vurmaya devam etmesini gerçekten ibret verici buluyorum. Fransız firmalar tasarımlara harcadıkları zamanın yarısını modern ve ekonomik motorlar geliştirmeye, onda birini de işçilik ve malzemeyi iyileştirmeye harcasalardı eminim çok daha iyi dereceler almış olurlardı. 206'yla 307'yi hiç beğenmeyen ve Peugeot firmasının 306 ve 406 gibi nefis tasarımlarına ihanet edişi gibi gören biri olarak bu iki modelin en kötü sonuçları almasına üzüldüğümü söyleyemeyeceğim...

Sizleri, bu sayısız araştırmaların hepsinde de kötü sonuçlar alan otomobillerin neden Türkiye'nin en çok satanları olduğu sorusuyla baş başa bırakıyorum. Gerçekten de bu kadar zengin miyiz?

27 Ekim 2005

"Budur!" #2: Jazz'a "En Kaliteli Ürün" ödülü

Synovate'ın yaptığı bir ürün kalitesi anketinde Jazz, açık arayla ve - iki ödülle - birinci oldu: Hem en sorunsuz küçük hatchback, hem de sınıflar arası toplamda en sorunsuz araba.

Anket şu şekilde gerçekleştiriliyor: otomobil satıldıktan sonraki 90 gün boyunca müşteriden gelen her türlü şikayet kaydediliyor. Örneğin satılan araba başına Mercedes E sınıfının 8, Ford Fiesta'nın da ortalama 15 şikayet aldığı ankette Jazz'ın otomobil başına aldığı şikayet sadece 4,9 ve bu da anketteki en düşük değer. 80
kadar otomobilin değerlendirilmeye alındığı anketin genel ortalaması araç başına 13,7 şikayet.

Mercedes ve Audi gibi lüks markaların son yıllardaki düşüşleri devam ederken BMW yükselişe geçmiş. Genel olarak bakıldığında önceki senelere göre otomobillerin kalitesi %45 civarında artış göstermiş.

Anketin ayrıntılarına bu adresten ve Engineering News sitesinde 24 Ekim 2005 tarihin
de çıkan haberine de buradan ulaşabilirsiniz.

Not: Anketin grafiklerini dokunmadan yayınlıyorum. Türkçeleştirmeyle ilgili soracaklarınız olursa lütfen çekinmeyin.

Honda, Çin'den şikayetçi

24 Ekim tarihli bir Reuters haberi, uzun süredir bütün Jazz sahiplerinin şüphelendiği bir konuya açıklık getiriyor. Elimden geldiğince çeviriyorum:

"Honda'nın Kalite Sorunları"

Bu, Honda'nın toplam kalitedeki haklı şöhretini de düşünecek olursak, atabileceğimiz en olanaksız başlıktı.

Ancak Honda, Jazz'ın Çin'de üretilen ve şu anda Avrupa'da satılan versiyonlarında bazı kalite sorunları olduğunu kabul etti. Bu sorunların iç bölüm işçiliğinde ortaya çıktığı görülüyor. Honda bu sorunu kaynağında çözmeye çalıştığını ve arabaların Avrupa'ya gelişlerinde çok sıkı kontrolden geçirilip, sorunların bayilere dağıtılmadan düzeltildiğini açıkladı.

Honda'nın duyurusu, Çin'le ilgili ciddi sorunlara işaret ediyor: Yerel parça üretimini Dünya standartlarına yükseltmek ve yerel işçilerin bu parçaları aynı yüksek standartlarda montajlamasını sağlamak.
Honda bile bu konuda güçlük çekiyorsa, batıya otomobil ihraç etmek isteyen Çinli firmaları ne gibi sorunların beklediğini hayal bile etmek zor.


Haber bu kadar, daha fazla detay yok. Geçtiğimiz yaz boyunca yerli basında çıkan çeşitli haberlerde, Çin'deki yeni fabrikada üretilecek olan Jazz'ların Avrupa'yla birlikte Türkiye'ye de gönderileceği duyurulmuştu. Ancak yabancı haberlerde bu daima "Çin'li Jazz'lar sadece Avrupa kıtasına gönderilecek" şeklinde geçti.
Türkiye'ye gelen Jazz'ların Çin mi yoksa Japon kaynaklı mı olduğu konusunda bazı 2006 model Jazz sahipleri kendi araştırmalarını yaptılar ve kendi Jazz'larının Japonya'dan geldiğini öğrendiklerini belirttiler.

Neticede Honda'nın da açıkça ifade ettiği bir memnuniyetsizliği varsa soruna şimdiden çözülmüş gözüyle bakabiliriz.

17 Ekim 2005

Budur!

Bu günlüğe bir sene önce Ekşi Sözlük'te başladığımdan bu yana çok soru cevapladım. Giderlerin ardından en çok gelen merak edilen konu, arabanın gerçekten de o kadar geniş olup olmadığıydı. Cevap olarak sayısal veriler fazla işe yaramıyordu. Aynı TV kanallarındaki "dannn" efekti gibi bir şey "çakmak" gerekiyordu.

O "dannn" efektine dün yabancı bir otomobil dergisinin sayfalarını karıştırırken rastladım. Beni ileride vereceğim nice uzun cevaplardan kurtaran, kalem tutan elleri dert görmeyesice Rogelio Rivera (Auto Plus, Meksika) çok açık bir şekilde yazmış:

"Jazz, Toyota Rav4 ve Honda HR-V gibi araçlardan daha geniş bir yaşama alanı sunuyor. Jazz ayrıca yine bir Honda modeli olan CR-V dışında (2004 sonu itibariyle) varolan bütün kompakt SUV'lardan daha fazla diz mesafesine, Mitsubishi Outlander'dan da daha yüksek bir tavana sahip."

Jazz'ın Polo'larla, Fiesta'larla vs. karşılaştırılmasını niye çok saçma bulduğum artık anlaşılmıştır herhalde. Bu arabayı bir senedir kullanıyorum, içini ve yapabildiklerini görüp de şaşırmayan tek bir kişiye rastlamadım, buna Nissan X-Trail sahibi bir
arkadaşım da dahil.

Soranlara bundan sonra Astra - Polo - Fiesta vs. ölçülerinden, bagaj hacimlerinden vs. bahsetmek yerine sadece bu örneği vereceğim.

12 Ekim 2005

Honda WOW, Jazz'ın geleceği mi?

Honda, 39. Tokyo Otomobil Fuarı'na varolan modellerinin yanı sıra üç de konsept aracıyla katılıyor. Bunlardan Jazz meraklılarını en ilgilendirebilecek olanı, Jazz (Fit), FR-V (Edix) ve benzeri tek hacimli Honda modellerinin geleceği hakkında önemli ipuçları veren WOW (Wonderful Open-hearted Wagon) konsepti.

Motor ya da şanzımanı konusunda bilgi verilmeyen WOW'un göze ilk çarpan özellikleri şunlar:

- Öne ve arkaya kayarak açılan kapılar,
- Yanlara doğru açılan 2:1 oranlı iki bagaj kapısı,
- Evcil hayvanları sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde taşımak için tasarlanmış geniş ve havalandırmalı bölmeler
- Alçak bagaj girişi
- Hareket rahatlığı sağlayan orta koridoru,
- Parke benzeri kaplaması sökülüp çok kolay temizlenebilen tamamen düz zemin,
- Bagaj bölmesinde ihtiyaç durumunda kullanılabilen iki kişilik koltuk
- Her şekli alabilen ve gerektiğinde tamamen sökülebilen toplam 3 koltuk sırası
- Yan aynaların görevini üstlenen kameralar
- Aracı boydan boya kateden cam tavan şeridi
- Şeffaf kapı altları (Sebebini sormayın, ben de bilemiyorum:)

WOW konseptinin çeşitli fotoğraflarına bu ve bu adreslerden erişmek mümkün (sanırım ikisi de aynı)

Jazz'dan CRX çıkar mı?

Honda'nın efsanevi kupesi CRX, neredeyse 20 sene sonra, yeni nesil Jazz platformunun türevi olduğu iddia edilen bir temel üzerinde yeniden doğuyor. Hakkında iki internet haberi ve Newsweek dergisinden çekilmiş gibi duran şüpheli bir fotoğraf dışında henüz pek bir bilgi olmasa da duyduklarımı aktarayım (çok eğik açıdan çekilmiş sayfa fotoğrafının arabaya ait bölümünde perspektif düzeltme yapmaya çalıştım, yine de orantılarda hata olabilir)

1- 1.6 litrelik ve 115 beygirlik bir motor,
2- Bu motorun gücünü son damlasına kadar değerlendirecek olan son derece hafif bir gövde (800 kiloyu aşmayacak deniyor, ağırlık / güç oranına bakılırsa gerçekten çok hızlı olacak)
3- Jazz'daki gibi ortaya konumlandırılmış benzin deposu ve bu sayede uygulanan Jazz arka koltukları sayesinde ufaklığına rağmen hiç de dar olmayan, rahat bir kupe.

Resmin doğru olduğunu varsayıyorum: hoş bir araba olmakla birlikte orijinal CRX'teki hırçın görüntüden çok uzaklaşmış. Sanki CRX gibi benzersiz bir arabanın devamı olmaktan çok Mitsubishi Colt CZ ya da küçük sınıftan herhangi bir GTI'ın rakibi gibi duruyor. Yine de böyle bir aracı kullanmadan sadece şekline bakarak değerlendirmeye kalkışmak yanlış olur. CRX'i tekrar canlandırırken eskisi gibi 160 değil de 115 beygirlik bir motor kullanılıyorsa bir bildikleri vardır diye düşünüyorum.

Neticede Lotus Elise'in de giriş modelinde sadece 120 beygirlik bir motor var ama Elise, benim diyen ciddi spor otomobillerin %90'ından daha yüksek akselerasyona sahip. Hafiflik önemli.

08 Ekim 2005

Paris trafiğinden manzaralar

Bir haftalık tatilimiz sona erdi, yediğim içtiğim benim olsun ve hemen Paris'in arabalarından bahsedeyim.

Her gün neredeyse onar saatimiz yürümekle geçtiğinden, otomobilleri bol bol gözlemleme fırsatım oldu.

Bazı notlar:

- Paris trafiğinde bir hafta boyunca tek bir Astra ya da Golf görmedim. İlk başta eksikliklerini anlamadım ancak iki üç gün sonra farkına vardım bu tuhaflığın. Sonraki günler özellikle arandım durdum, gerçekten de hiç rastlamadım. Focus, Mazda 3 ya da Corolla'lardan birer ikişer zar zor gördüm. Çok az Corsa ve Polo vardı, onlar da hep eski kasaydı. Fiesta gördüğümü hatırlamıyorum, Civic'ten de taş çatlasa 4-5 kere gördüm. Megane II HB gani gani vardı, çoğu da üç kapılı 1.9 dizellerdi.

- Sokaklarda en bol Renault Twingo vardı. Değeri bizde pek anlaşılmayan ve artık zaten satılmayan bu muhteşem ufaklık, Fransızların gönlünde gerçekten de taht kurmuş durumda. Twingo'ya profilden dikkatlice bakarsanız Jazz'ı tasarlayanların ilham kaynağını tabak gibi görebilirsiniz, ya da bana öyle geliyor, kimsenin günahını almayayım.

- Twingo'nun ardından en çok rastladığım araba Smart Fortwo'ydu. İki kişinin binebileceği en geniş küçük araba olan Fortwo bizde "lüks oyuncak" muamelesi görüyor, gereksizce yüksek fiyatlara satılıyor. Oysa çok kullanışlı ve güvenli bir şehir arabası.

(Smart'a "Güvenli" dememe kardeşimin itirazı oldu, haklıdır, ancak o boydaki ve sınıftaki bir araba için kale gibi sayılabilir Fortwo)

- Diğer fransızlardan Citroën'in en çok gördüğüm modeli bizde pek tutulmayan Picasso oldu. Çok yeni olmalarına rağmen Peugeot 1007'lerden de bol bol gördüm, ancak öyle ezici bir Renault üstünlüğü var ki, diğer markalar çok gerilerde kalıyor.

- Twingo ve Smart'ların ardından en fazla karşılaştığım araba modeli eski Mini'ler oldu. Yeni Mini'lerden de az da olsa var ve neredeyse hepsi de Cooper S.

- Her Avrupa şehrinde olduğu gibi Paris trafiğinde de küçük arabalar çok yaygın, ancak "çok büyük" arabalardan da bol bol var. Mesela Renault Espace'ın eski - yeni bütün kasalarına bol bol rastladım.

- Taksilerde tuhaf bir Peugeot 407 ve Opel Zafira bolluğu vardı. Bu iki modeli trafikte normal şekilde görmek pek mümkün olmadı, neredeyse hepsi de taksiydi. Bu arada bizde dağı taşı kaplayan ve bir türlü ısınamadığım 307'lerden Paris sokaklarında çok az gördüm.

- Fransız malı olmayan arabaların azınlıkta olduğu Paris trafiğinde en çok denk geldiğim ithallerin başında Jazz vardı. Gördüğüm Jazz'ların neredeyse hepsinin de arka koltukları yatık durumdaydı, arabaların içi de dağ gibi ıvır zıvırla doluydu.

- En hoşuma giden şey, yine diğer Avrupa şehirlerinde de olduğu gibi, şoförlerin öndeki ve arkadaki arabalara "dokundurarak" parketmelerini seyretmekti. Arabanın boyu 4 metreyse ve park yeri de sadece 3,95 metreyse o araba oraya mutlaka giriyor. İtalya'da da bunu aynen yapıyorlar, ancak çok daha sert davrandıklarından tamponları paramparça dolaşıyorlar. Fransızlar çarpmaktan ziyade usturuplu bir şekilde ittiriyorlar. Pek de alışık olmadığımız bu olayı seyrederken "park sensörü" kavramı birden anlamsızlaşıveriyor, çünkü tamponun kendisi park sensörüne dönüşmüş durumda.

- Türkiye'ye dönünce gözüme ilk batan, yollarımızda anormal sayıda sedan otomobillerin olmasıydı. Paris'te sedan araba yok gibiydi, olanlar da genellikle lüks otomobillerdi. Bizdeki inanılmaz minibüs - taksi bolluğu da dikkatimi çeken başka bir nokta oldu.

Paris'in otomobilleri konusunda aklımda kalanlar bu kadar.

Ek:

Aklımda kalanlar bu kadar değilmiş, unuttuğum bir iki şey daha var:

1-Volkswagen'in
sokaklarda tanıtım için dolaştırılan yeni bir modeli vardı, adı da Fox. Çok ufaltılmış ve iki kapılı bir Golf Plus'a benzeyen bir model, muhtemelen pek de tutulmamış olan Lupo'nun yerine gelecek. Lupo'nun (Latince'de) kurt, Fox'ın da (İngilizce'de) tilki demek olduğunu düşünürsek...

2- Toyota Aygo ve tamamen aynı platform ve motor üzerine üretilen Peugeot 107'yi de tanıtımları sırasında dünya gözüyle görme fırsatım oldu. Çok küçük ama çok güzel şehir arabaları. Toyota Aygo'nun tasarımı 107'den kesinlikle daha güzel.

30 Eylül 2005

Bir hafta ara

6 Ekim'e kadar yurtdışında olacağımdan arada güncelleme yapamayabilirim. Ancak oralardan da mutlaka bu günlüğe eklenebilecek yeni bilgiler edinerek dönmeye çalışacağım. Görüşmek üzere...

27 Eylül 2005

"Sedan Jazz" geliyor

Jazz'ın sedan versiyonu olan City (Fit Aria), 2005 sonunda yenilenmiş haliyle Türkiye'de satışa sunulacak. Deneme üretimi Nisan'dan beri devam eden City, Gebze fabrikasında Civic'ten sonra üretilen ikinci "yerli" Honda'mız olacak.

Küçük sınıf bir sedan olan City'de, orta sınıf sedanların çoğundan büyük (tam 500 litre) bagaj olacağını öğrenmek Jazz sahiplerini şaşırtmayacaktır. Bu rakamı geçebilen nadir orta sınıf sedanlarından biri olan gayet iri yapılı Jetta bile (Bora'dan tam 18 cm uzun) 527 litre sunuyor (bazı kaynaklarda 516 lt). Honda'nın Jazz'la başlattığı "bir üst sınıfın hacmini ve donanımını altetme" anlayışı, City'yle devam ediyor.

Sedan otomobillerin çok tutulduğu Türkiye'de, temelleri Jazz'a dayanan City'nin bir "çok satan" olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Dahası, çok satan "sedan bir Jazz" sayesinde otomobillerimize aksesuar üreten üçüncü parti firmalarda da artış olabilir. Tek endişe edilebilecek konu, bazen diğer marka ve modellerde olduğu gibi sedanın varlığının hatchback'in satışını ve ikinci el değerini aşağı çekme olasılığı. Ancak Jazz City'den o kadar farklı ve kullanışlı ki, bu tür bir "terazi hareketi" olmayabilir de.

Not: Daha detaylı bilgi için CNN Türk'teki 21 Eylül tarihli haberi okuyabilirsiniz.

22 Eylül 2005

Otobil 2006 başladı

Hürriyet Gazetesi'nin her sene tekrarlanan okuyucu anketi Otobil'in 2006 ayağı başladı. Siteye bedava üye olduktan sonra her sınıftan üçer adaya oy verebiliyor, tercihlerinizi oylama 1 Şubat 2006'da bitene kadar da değiştirebiliyorsunuz.

Her birinden üçer adayı oylayabileceğimiz sınıflar şu şekilde ayrılmış:

Küçük, Giriş, Orta Sedan, Orta HB, Orta Üst, MPV, Hafif Ticari, ÜST, Coupe Cabriolet, 4 x 4, Lüks 4 x 4 ve Lüks. İlk etapta sadece küçük (Jazz da burada zaten), giriş ve orta sedan'lar oylanıyor. Gerisi de yavaş yavaş açılacak. Segmentlere göre oylama tarihleri, kurallar sayfasında, "Takvim" başlığı altında açıklanmış
.

Oylamaya katılır katılmaz kendi tercihlerimi ve sebeplerini yazacağım. Sizlerinkini de yollarsanız güzel olur. Jazz'a zaten bir oyum var da, esas mesele yanına hangi iki küçük sınıf adayını koyacağım!

21 Eylül 2005

Tüketim üzerine ufak bir not daha

Hatırlarsanız en son ölçümlerimde 90 km/s sabit hızda 3.9, 80'de de 3,4'e kadar inebiliyordum. Bugünün havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ancak boş yollarda defalarca tekrarladığım ölçümlerde bu değerleri tekrar tekrar 3,2 ve 2,7 lt/100km olarak ölçtüm. Bütün gün boyunca şehir içinde kullanmama rağmen ortalamam da 5,4 litreden yukarı çıkmadı. Daha önce "Ekstra bir durum olursa yazarım" demiştim, bu da yeterince ekstra bir durum. Jazz'ım şu anda 18.000 km'ye dayandı, son sabit hız ölçümlerini 2-3 bin km önce yapmıştım.

Alakasız bilgi: Bizde Comfort modeliyle verilen nefis jantların (zaten bence Elite'in tek zayıf noktası fazla kibar tasarımlı jantları) Japonya'da en üst model olan sportif 1.5 vtec'lerde kullanıldığını öğrendim. Model hiyerarşisine uymadığı zaten açıktı!

19 Eylül 2005

Jazz, Legend'a kafa tutunca

Legend, Accord'un da üzerinde konumlandırılan, ancak Türkiye'de satılmayan bir Honda modeli.
"Honda'nın BMW 7'si" desek yanlış olmaz.

Yandaki resme tıklayınca göreceğiniz "diğer" araba da bir Legend.

Daha önce Jazz'ın güvenliğiyle ilgili sunduğum bütün bilgilerin hayata geçmiş halini bu fotoğraflarda görmek mümkün. Daha fazla yoruma gerek olduğunu sanmıyorum. Sadece Jazz'ın burnunun Legend'ınkinin neredeyse yarısı kadar olduğunu hatırlatayım, resimlerde pek anlaşılmıyor.


Not: "Bizde satılmıyor" şeklinde bahsettikten bir gün sonra Ataşehir çıkışında gri bir Legend gördüm. Türkiye'de gördüğüm ilk örnekti. Fiyat listelerine ve Honda web sitesine bakılırsa Legend gerçekten de Türkiye'de satılmıyor. Sahibine "Nereden aldın" ya da "Kafa kafaya çarpışsak bil bakalım n'olur" diye soracak vaktim yoktu, ama isterdim :)

18 Eylül 2005

Jazz'cı Kardeşler nihayet yayında!

Honda Jazz TR ve okumakta olduğunuz naçizane günlüğümün ardından Jazz'cıların üçüncü ve en önemli türkçe buluşma noktası olacağını umduğum Jazz'cı Kardeşler sitemiz nihayet yayında (Bilmediğim başka türkçe kaynaklar varsa sahipleri lütfen bağışlasın ve yanlışımı düzeltsin).

Celal Murat Kandemir sayesinde hayat bulan bu son derece işlevsel sitede forum, canlı sohbet ve resim galerisi gibi üyelerin katılımıyla zenginleşecek bölümler mevcut.

Not 1:
"Adı ne olsun" diye topluca düşünürken "Cazcı Kardeşler" önerisiyle gelerek bu nefis ismin doğmasını sağlayan Özgür Sevinç'i bir kere daha tebrik ederim.
Not 2:
Sitenin adı lütfen yanıltmasın, sadece Honda Jazz seven ve kullananları değil, herkesi bekliyoruz.
Not 3: Şimdi de yüzsüzlük zamanı. Tamamen el emeği göz nuru olan ve hazır bir fonttan üretmediğim "Jazz'cı kardeşler" logotayp'ı için de kendimi tebrik ediyorum, hiç de fena durmuyor :)

13 Eylül 2005

Ucuz atlatılmış bir kaza

Geçen hafta eşimi işyerinden almaya giderken hep korktuğum türden bir olay yaşadım.

Bulunduğum yoldan sola sapmak üzere (Yapı Kredi'nin yanından İşkule'ye doğru çıkan ufak yokuşa) sinyal verdim. Karşı yönden gelen minibüs de durup yol verdi. Tam şoföre kısa bir kornayla teşekkür edip önünden geçerken, minibüsün sağ arkasından hızla gelen motosikleti gördüm. Büyük ihtimalle minibüsün yol vermek için durduğunu anlamamış, genel trafik sıkışıklığı devam ediyor zannederek sağdaki dar boşluktan basmış geliyordu.

Gördüğüm anda bütün gücümle frene bastım, hızım da düşük olduğu için aniden durdum. Motosiklet sürücüsü de beni farkettiği anda frene asıldı ancak duramadı. Duramadı ne demek, aslında durdu fakat tamponuma çarparak durdu. Bayağı da sarsıldı, motosikletin arkası havalandı, durumu zar zor toparladı.

Hemen iyi olup olmadığını sordum, neyse ki bir şeyi yoktu, tamponumda çarptığı yere baktı, bir şey yok dedi, özür diledi ve yoluna devam etti. Ciddi
bir kaza olmadığına sevinmekten arabaya bakmak aklıma bile gelmedi.

Eşimin işyerinin önüne park ettikten sonra çıkıp motosikletin çarptığı yere baktım. Tam plakayla farın arasındaki hizadan dokunmuştu, herhangi bir göçme yoktu, ancak ilginç başka bir şey vardı. O motosikletin lastiğinin izi, bütün tamponda boydan boya bir şerit halinde duruyordu. Yani ön tampon, lastiğin bütün izinin çıkacağı kadar içeri göçmüş ve tekrar düzelmişti. Bana tek kalan, ıslak bir bezle lastik izlerini silmek oldu.

Darbe emici tampon Jazz'a özgü bir şey değil elbette, Jazz'dakinin diğerlerine göre nasıl olduğunu da bilemiyorum. Ancak bu kadar basit bir özelliğin bile kazanın sonucunu ciddi şekilde etkilediği kesin. Tamponun darbe emici değil de sert olması halinde iki taraf için de bir sürü masraf ve iş çıkacaktı. Daha önemlisi, belki de motosikletin sürücüsü arabamın kaportasının üzerine ya da yana düşerek zarar görecekti.

Birilerinin uzun yıllardır milyon dolarlar harcayarak araştırıp geliştirdiği bir detayın hiç beklemediğim bir anda işime yaraması gerçekten güzel bir duygu.

31 Ağustos 2005

Bu blog'un geleceği

Gayet bakımlı bir Astra ve hiç bakım görmemiş eski bir Civic kullanan birer arkadaşım, 20 YTL'lik benzinle 100 km yaptıklarını anlatmışlardı (hatta içlerinden biri bunu ekonomik buluyordu). Dediklerine göre bu 100 km'nin çok büyük kısmı şehirler arası koşullarda (2. köprü yolu gibi) geçiyor. Hesap basit, o sırada bir litre 95 oktan benzin 2,5 YTL civarındaydı, 20 YTL bölü 2,5 YTL eşittir 8 litre.

Jazz, bırakın şehir dışını, şehir içinde klima açıkken ve beş yetişkini taşırken bile asla bu kadar yakmıyor.

Arabam şu anda 16.000 km'de. Daha önce de belirttiğim üzere Jazz'ın hangi koşul ve hızda ne kadar yaktığı artık belli, o yüzden tüketim konusunda detaylara pek girmeyeceğim, aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum. Bundan böyle kısa mesafelerdeki tüketim verileri yerine her deponun sonundaki değerleri yazacağım, mesela her deponun ve ayrıca 3-4 ay (5000 km) gibi bir sürecin sonundaki toplam ortalamayı vermek gibi. Yakında (büyük ihtimalle gelecek yaza kadar) uzun yol yapmayacağım için son derece sağlıklı bir şehir içi tüketimi tablosu oluşturabilirim. Tarafsız bir veritabanı otomobillerin tüketim değerlerini araştıranlar için faydalı olabilir.

Tüketim yazılarını azaltınca işin esas zevk aldığım kısmıyla daha çok ilgilenebileceğim, o da detaylı karşılaştırmalar. Daha önce bir bagaj hacmi karşılaştırması yapmıştım. İlk planda detaylı bir A - B - C segmenti karşılaştırması yapmak istiyorum. Ayrıca bütün bu segmentlerden özellikle Jazz'la yarışan modelleri (Idea, Modus, Colt, Meriva, hatta Golf Plus ve Altea...) yazmayı düşünüyorum.

Ayrıca Nissan'ın Note (1, 2)isimli ve aslında tam anlamıyla Jazz'ı hedef alan yeni modelini de inceleyip yazacağım. İngiltere'nin en çok satılan B sınıfı arabasının Jazz olması, İngiltere'de satılan her dört Honda'dan birinin Jazz olması ve Avrupa genelinde Honda'nın satışlarının %27'sin Jazz'ın oluşturması, Honda'nın rakiplerini de bu türde araçlar üretmeye yönlendirdi. Özellikle Colt, Modus ve Idea'nın doğuşu, bu manzaranın sonucu olarak görülüyor.

Bu arada fırsat buldukça Colt 1.5 Dizel gibi nefis rakipleri test edip sonuçlarını yazmayı planlıyorum. Tarafsızlığım elbette devam edecek.

Bu arada okur yorumlarına çok önem verdiğimi
lütfen aklınızdan çıkarmayın, bu blogun içeriğiyle ilgili her türlü fikir, eleştiri, haber, bilgi ve hatta söylentiyi beklediğim gibi örneğin kendi yaptığınız bir test sürüşünü yazmanızdan da çok memnun olurum.

Belki de bütün bunların sonucunda Jazz'ın başını çektiği bu minik devler sınıfının ve genelde otomobillerin geleceğini konusunda yepyeni düşünceler edinmeye başlarız.

24 Ağustos 2005

Jazz'da da kullanılan yeni nesil güvenlik sistemi

İnternet'te uzun yazıların şansının fazla olmadığını biliyorum ama bu önemli bir konu. Güvenliğe önem veren ve yeni teknolojilere meraklı olanların ilgisini çekeceğini sanıyorum. (Hem de araya resimler serpiştirdim:) Konumuz, ufak arabaların bile dev sedanlar kadar güvenli olmasını sağlayan ve güvenlikte yeni bir çığır açan G-CON sistemi.

Büyük üreticilerin son 5 yıl içinde geliştirdiği pasif güvenlik teknolojileri sayesinde artık Jazz, Modus ya da Peugeot 1007 gibi çok kısa burunlu A ve B segmenti modelleri, iddialı sedanlar (örneğin yeni 5 serisi) kadar güvenli, hatta yaya güvenliği ve çocuk güvenliği konularını da ele alarak Euro Ncap mantığıyla düşünürsek toplamda daha da güvenli.

Artık otomobillerin güvenliği eski zamanlarda olduğu gibi sınıf, boy, ağırlık ya da sertliğe göre değil, Euro Ncap testlerini takip edenlerin de dikkatini mutlaka çekmiş olacağı şekilde darbenin nasıl soğurulduğuyla ve yolcuların bundan nasıl etkilendiğiyle ölçülüyor.

80'lere kadar yapılan bazı otomobiller o kadar sağlamdı ki (aslında sağlam değil de
sert doğru kelime), ufak kazalarda neredeyse hiç deforme olmuyorlardı. Ancak fizik kuralları işlemeye devam ediyordu (bilardo toplarının çarpışmasındaki gibi, hasar yoksa hareket devam ediyordu) ve emniyet kemeri takılıysa bile çok sert olduğundan darbeyi yolcu karşılıyordu. Bu yüzden şehir içi koşullarındaki kazalarda bile ölüm ve ağır yaralanmalar çok daha yaygındı. Yanlış hatırlamıyorsam değerli bilim adamımız Aykut Barka'yı da (hakkındaki Wikipedia sayfası da burada) bu tür bir otomobille yaptığı ufak bir kazanın sonucunda gerçekleşen damar tıkanması yüzünden pisi pisine kaybetmiştik.

Yeni nesil Honda'lardan Jazz'da da kullanılan pasif güvenlik sistemi G-CON (G-Force Control Technology), darbeyi karşılama ve malzemenin darbe hızına / yönüne göre optimum davranışı göstermesi bakımından son yıllarda otomobil güvenliğinde atılmış en büyük adımlardan biri. Jazz'dan çok daha ufak olan Honda Life gibi bir model bile G-CON sayesinde çok yüksek güvenlik derecelerine sahip olabiliyor.

G-CON'u anlayabilmek için klasik güvenlik anlayışını hatırlamak gerekiyor:

Eski (ve hala yaygın olan) sistemde darbe, otomobil gövdesini boydan boya kateden iki "raya" yükleniyor. Bu sistemin iki önemli dezavantajı var. Birincisi burnun uzun olmasını gerektirmesi, ikincisi de düz olması. Düz olmasının kötü yanı, bir eşiği geçtikten sonra burulması ve bu burulmanın darbenin şiddetiyle beraber artması. Şiddetli kaza geçirmiş otomobillerin gövdesinin yukarı veya aşağı doğru eğildiğini ve bazen sürücünün başını tavana çarparak yaralandığını, bazen de otomobilin ortadan ikiye ayrılma noktasına geldiğini (veya ayrıldığını) görürüz. G-CON'da kullanılan teknolojinin ilk göze çarpan kısmı, grafikte de dikkatinizi çekeceği üzere, "mimari" yapısı. Kubbe ve benzeri olan petek formlarının ne kadar denenmiş ve dayanıklı yapılar olduğunu gerek doğadan (yumurta ve arı petekleri), gerek mimari yapılardan biliyoruz (köprüler, camiler...). G-CON'un en önemli avantajı, darbeyi bir "direkle" değil, "köprüyle" karşılaması. Arabanın önünde başlayan ve en dayanıklı kısmını en tehlikeli darbenin alınacağı buruna veren köprü formu, darbeyi üç ayrı taşıyıcıyla karşılayarak gövdenin en sağlam bölgesine doğru, enerjiyi mümkün olduğu ölçüde yolculara iletmeden ve eşit şekilde dağıtıyor. Burnun gerisindeki taşıyıcılarda da bu köprü yapısı genişleyerek sürüyor, ayrıca yan ve arka darbelerle taklaya karşı da aynı mantık devam ediyor. Jazz'ın G-CON kafesini soldaki resimde görebilirsiniz.


Not: Honda'nın japon sitesinden çektiğim bu grafiğin üzerinde bazı japonca ibareler vardı, Türkçe karşılıklarını bulursam (örneğin Japonca bilen bir ziyaretçi yardım teklif ederse) onları da renklere göre yazacağım. Bu arada Jazz kullananların dikkatini çekmiştir, ortaya alınmasıyla güvenliği "arşa erdiren" ve polimer-reçineden imal edilmiş olan yırtılmaz-yanmaz benzin depomuz, yeterince dayanıklı değilmiş gibi bir de grafiğin orta - altındaki kırmızı çerçevenin içinde yer alıyor, yani arabanın en sağlam bölgelerinden birinde.

Ancak Honda G-CON'u geliştirirken sadece yapıyı değil, malzemeyi de amaca yönelik olarak yeniden tasarlıyor ve çok önemli bir yeniliğe imza atıyor: alümiyum alaşımlı, hafif ve sağlam darbe emici taşıyıcılar. Aşağıdaki resimde bu tür bir yapı elemanının darbeden önce ve sonraki halini görebilirsiniz:

Darbenin düzgün bir şekilde emilmesini sağlayan hafif ancak sağlam çubuklar, çarpışma sırasında genel yapısını koruyarak yarı büyüklüğüne kadar katlanıyor. Köprü yapısı, darbeyi birden fazla sistemin karşılaması ve daha da sağlam taşıyıcılara iletmesiyle, Honda'nın son yıllarda öne çıkan "Man Maximum - Machine Minimum" özetli güvenlik felsefesi karşımıza çıkıyor. Arabanın motor dahil her parçası, kaza sırasında birer güvenlik donanımına dönüşüyor: İçindekiler yaşasın diye araba feda ediliyor, aynı Formula 1 kazalarında olduğu gibi. Bu sistemin başka bir özelliği de, darbe yönüne ve türüne göre farklı malzeme ve mimarilerin kullanılması. Şimdiye kadar gördüğüm kaza geçirmiş Jazz'ların istisnasız hepsinin de yolcu kabinleri kusursuz durumdaydı, camlarda çatlak yoktu, kapıları rahatlıkla açılıp kapanıyordu, arkadan kamyon çarpmış bir örnekte bile hasar bagajın bir santim ötesine zarar vermemişti. G-CON ve benzeri sistemlerin kullanıcıya kaza dışında yansıyan en büyük faydası, güvenlik için uzun bir buruna ihtiyaç kalmaması. Jazz'ın da, Corsa'nın da boyu aynı, ancak Jazz'da burun çok kısa tutulabildiği (ve hala güvenli olduğu) için arabanın içi çok daha geniş.

Başta da belirttiğim gibi sadece Jazz değil ancak sınırlı sayıda da olsa yeni ufak arabalar - başta Modus ve 1007 olmak üzere - artık gerçekten de çok güvenli. Ufak otomobil almayı düşünen ancak güvenlik konusunda çekinceleri olanlar rahatlatlayabilirler. Yeni küçük arabaların büyük bir kısmı 4 ve 5 yıldız almış modeller, ayrıca çocuk ve yaya güvenliği puanları bütün arabalardan daha yüksek. Kendinizi bir yeni BMW 5'te ne kadar güvende hissedeceğinizi düşünün, sonra da Jazz'ın güvenliğinin bu lüks ve kocaman modelle aynı olduğunu, hatta Modus ve 1007'nin daha bile güvenli olduğunu hatırlayın.

Bazı forumlarda ilk kez Jazz, Colt ya da Modus'a binen ve daha önce büyük araba kullanmış olan sürücülerin "sanki taş gelse dağılacak gibi hissediyorum" benzeri açıklamalarını görmüştüm. Bu klişe sözün, sözkonusu arabaların kısa burunlu olmasının doğurduğu ve bilgisizliğin pekiştirdiği duygusal bir yorum olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Ancak bu kadar sağlam otomobillere binip de emniyet kemeri takmıyorsanız, üstüne üstlük bir de tehlikeli (bu sıfattan ne anlarsanız) sürüyorsanız kaza sırasında bu dünyada sizi kurtaracak hiç bir gücün olmadığını da unutmayın.

Günlük felaket tellallığı dozunuzu da verdikten sonra sizi, G-CON ve merkezi benzin deposunun devleştirdiği
3 metre 80 küsur santimlik minik Jazz'ın Astra, 307, Megane II ve Golf gibi arabaların sahiplerini şaşırtan, hatta Golf Plus'ı bile anlamsız kılacak boyutlardaki iç mekanıyla başbaşa bırakıyorum:

21 Ağustos 2005

Honda'nın gerçekleştirdiği bir çarpışma testi

Honda'nın lüks arabası Legend ve Jazz kafa kafaya ve %50 kaymayla çarpıştırılıyor (can kaybına en çok sebep olan kaza türü, genellikle hatalı sollamalar sırasında oluyor), sürat 50 km, sonuç da yandaki fotoğrafta. Kısacık burunlu Jazz, sınıfından ve boyundan büyük bir iş başarıyor. Yolcu kabininde deformasyon yok, camlar kırılmamış, kapıların da kazadan sonra rahatlıkla açılacağı söylenebilir. "Man Max, Machine Minimum" konsepti ve G-Force Control (GCON) teknolojili yapısı, Jazz'ı çok sağlam kılıyor. Bahsettiğim konsept ve teknoloji hakkında detaylı bilgiyi ilk fırsatta toplayıp vereceğim.

18 Ağustos 2005

Elveda 95 oktan! - Son bir deneme daha

Son 95 oktan denememin ardından 98'le devam etmeye kesin karar vermiştim ama büyük konuşmamak gerekiyor. Ahmet Aksoy'un Jazz'ının bu iki farklı tür yakıtla benim elde ettiğimin tersi sonuçlara ulaşması üzerine bir kez daha 95 oktan denemeye karar verdim.

Havanın 34 derece olduğu, sürekli klima kullandığım ve sıkışık trafikte bol bol dur kalklarla ilerlediğim bir ortamda 98 oktanla 7 litre civarında yakarak deponun sonunu getirdim (uyarı ışığı yandıktan sonra bayağı bir sürüp 98'in izlerini mümkün olduğunca azalttım) ve hemen ardından 10 litre kadar 95 oktan aldım. Aynı benzin istasyonundan aynı hava koşullarında, yine klima sürekli açık olarak yoğun şehir içi trafiğine geri döndüm. Bu yazacağım değerin kişisel Jazz tarihimde gördüğüm en yüksek değer olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim: İlk 5 km sonunda 13 lt/100 km, mesafe 20 km'yi bulduğunda da 9 lt/100 km. Araba sanki o gün için bir Golf'e dönüştü.

Yoğun trafikten kurtulup daha insancıl koşullarda rahat rahat ilerlemeye başladığımda rakam 7,5'lara kadar indi, sonra sıfırlayıp bir de 90 km/s klimasız sabit sürat ölçümü yaptım, sonuç 98 oktandaki 3,9-4,0 litre yerine 95'te daha önce de gördüğüm 4,6 değil, tam 5,0 litreydi. Herhalde havanın aşırı sıcaklığının etkisi oldu. Fiziksel bir gerçek: hava genleştikçe aynı hacimdeki oksijen miktarı da azalıyor, sonuçta performans düşerken tüketim de artıyor.

Sadece o talihsiz günle sınırlı kalan bu beklemediğim tüketim oranlarını (sanki normal arabalar gibi)
ben de havanın aşırı sıcaklığına bağlıyorum.

Bunun dışında mesela aynı dik yokuşu çıkarken 98'le rahattım, ancak 95 oktanda arabanın fenalık geçirdiğini hissettim. Ahmet Aksoy'un da daha önce belirttiği gibi genel olarak ben de 98 oktanlayken özellikle yüksek devirlerde bir canlılık hissediyorum.

Bu kadar denemeden sonra söyleyebileceğim başlıca şey şudur (Sadece benim Jazz'ımda):
5. vites ve 90 km/s sabit hızda minimum tüketim değerleri:
98 oktan -> 3,9 litre / 100 km
95 oktan -> 4,6 litre / 100 km
95 oktan -> 5,0 litre / 100 km
(son denememde)

Honda Jazz TR grubumuzdaki diğer arkadaşların ölçümleri de arabadan arabaya ve doğal olarak günden güne farklılık gösteriyor. Sonuçlar arabadan arabaya farklılık gösterse de kendi arabamda bir istikrar olduğunu söyleyebilirim.

Bu arabanın ne kadar az yaktığı ve hangi koşulda ne kadar yaktığı artık belli. Bundan sonra ekstra bir tüketim durumu olmadıkça daha çok diğer özellikleri üzerine yazmaya çalışacağım.

11 Ağustos 2005

Deponun sırrı + Türk Jazz'larda 1.5 donanımı

1) Öğrenmenin sonu yok. Benzin deposunun gövde ortasındaki konumuyla bir kalemde hem iç hacmin hem de güvenliğin artmasını sağladığını biliyordum da, deponun nasıl özel bir malzemeden yapıldığını bilmiyordum. Jazz'da kullanılan ve zamanla Honda'nın tüm modellerinde yer alacak olan bu özel konumlu benzin deposu, en ağır darbelerde bile bütünlüğünü koruyan ve yangın çıkmasını engelleyen polimer-reçineden üretiliyor.

2) Türkiye'de satılan Jazz'larda kullanılan jant, lastik ve süspansiyon, diğer ülkelerde sadece 1.5 VTEC 110 hp sportif modelle gelen donanımlar. Örneğin bizdeki motorla satılan Jazz'ların diğer ülkelerdeki jant çapı 15 değil 14 inç, lastik ölçüleri de 185/55 değil 175/55 . Aklıma hemen daha kalın lastiğin daha yüksek tüketime sebep olacağı bilgisi geliyor ancak bu kadar ufak farkta oran nedir bilmiyorum. Bizim 1.3'lerin yol tutuşunun yabancılarınkine göre daha iyi olduğuysa kesin.

Tasarım cinayeti

Hayatımda gördüğüm en kötü modifikasyon örneklerinden ikisi malesef Jazz'a uygulanmış durumda. Kırmızı renkli olanı yanlış Alfa esintileri taşıyan çok kötü bir Lancia Ypsilon taklidine benziyor, diğerineyse söyleyecek söz bulamıyorum.



Bildiğim kadarıyla resimler, Jazz'lar üzerinde neler yapılabileceğini göstermek isteyen bir modifikasyon firmasının fuar fotoğrafları.

İkinci nesil Jazz hakkında ilk bilgiler

Şu ana kadar yeni Jazz hakkında pek çok iddia duymuştum ancak büyük bir kısmının yanlış olduğu ortaya çıkmıştı. Nihayet yayınlandığı çeşitli forumlarda "Honda'nın isteği üzerine silinmiştir" ibaresi belirmeden hemen önce yakalayabildiğim ilk bilgi kırıntıları aşağıda. Bunların bir kısmı, 2002'den beri çoğu ülkede en çok satan modelleri olan Jazz'a büyük önem verdiklerini söyleyen Honda CEO'su Takeo Fukui'nin kendi ağzından edinilmiş bilgiler.
Yeri gelmişken not: İngiltere'de en çok satılan 5 kapılı otomobil Jazz. Honda'nın İngiltere'de sattığı her dört arabadan biri yine Jazz. Avrupa genelindeki manzara da İngiltere'dekine yakın.

1- İkinci nesil, ilk kez 2006 ilkbaharında ortaya çıkacak ve yeni kasasıyla Amerikan pazarına da girecek. Not: 2006 baharında ilk kez ortaya çıkacak olması, önce büyük bir fuarda sergilenmesi anlamına geliyor. 6 ay kadar sonra da, tahminen 2006 sonu veya 2007 başında satışına başlanır.

2- Yeni Jazz 2 santimetre daha uzun (3845>3865 mm) ve 2 santimetre daha geniş (1675>1695 mm) olacak.

3- Yan darbelere daha dayanıklı kapılar olacak (Honda CEO'su Takeo Fukui'nin deyişiyle yandan bir SUV çarpmasına dayanacak sağlamlıkta).
Not: Euro Ncap testinde 5 üzerinden zaten 4 alan Jazz'ın 2. neslinde artık 5 yıldızın hedeflendiğini umuyorum
.

4- Perde hava yastıkları standart veya üst seviye donanım olarak güvenlik paketine eklenecek.

5- En azından Amerika'da satılacak olanlarda baz motor (ya da tek seçenek) 1.5 litrelik bir SOHC, bunun halihazırdaki (bizde satılmayan) 1.5 VTEC mi yeni bir I-DSI mı olacağı belirsiz.
Not: Jazz'larda şu anda bulunan motor seçenekleri 1.2 I-DSI, bizde 1.4 adıyla geçen
1.3 I-DSI ve 1.5 VTEC.
Not 2: Ahmet Aksoy'un katkılarıyla, gerçekten de bir 1.5 I-DSI motorun varolduğunu öğrendim, ancak gücü çok az artırılmış: 88 hp. Şu andaki 1.3'ün gücünün 83, 1.2'nin ise 76 beygir olduğunu hatırlatayım.
http://asia.vtec.net/Reviews/VTECCityPrev/


Şimdilik öğrenebildiklerim bu kadar. Şahsen Jazz'ı çok bozmayıp zaten sade, güzel ve benzersiz olan ana hatlarını orijinal Mini ve Kaplumbağa'da yapıldığı gibi korumalarını ümit ediyorum.

Jazz'dan o kadar memnunum ki daha fazla ne isteyeceğimi pek bilemiyorum, motoru, mekanik kalitesi, işçiliği, malzemeleri, genişliği, kullanışlılığı tamamen aynı kalsa bile kabulüm, fazlasına da hayır demem elbette. Kişisel beklentilerim daha çok detaylarla ilgili, onları da önem sırasına göre diziyorum:

- 6 ileri düz vites. Düz vitesli Jazz kullanıcıları beni anlayacaktır, yüksek hızlarda bir 6. vitese geçme ihtiyacı doğuyor, ayrıca daha yüksek hızlarda daha da düşük yakıt tüketimi de iyi olur. Böylece CVT şanzımandaki gibi çok düşük devirle yüksek hızlara çıkmak mümkün olabilir. Umarım düz vitesi tamamen ortadan kaldırmazlar.

- Standart koruma çıtaları. Bu kadar önemli ve gerekli bir parçanın aksesuar olarak satılması bence en büyük eksiklik, bu araba güzel görünsün diye yaptırılacak bir makyaj değil.

- Yüksek hızlarda daha iyi rüzgar izolasyonu. Jazz'la 150'nin üzerine ayda yılda bir çıkıyorum ama çıktığımda da az bile olsa ses gelmemesini istiyorum. Sayıları çok olmasa da bazı Jazz sahiplerinin daha düşük hızlarda da ses geldiğinden şikayetçi olduklarını duydum. İşçilik açısından Jazz'ın tırnağı olamayacak eski arabamız Rover 200vi'da bile ancak 220'den sonra rüzgar sesi gelirdi.

- Daha geniş bir torpido gözü. Şu andaki torpido gözünün iki katlı oluşu çok pratik fakat klima filtresinin yeri sebebiyle küçük kalıyor.

- MP3 / AAC çalabilen müzik sistemi ve/veya iPod desteği, CD değiştiricidense bu çok daha iyi olur.

-Tavan gözleri. Aksesuar olarak satılıyor ancak artık standart olmalı.

Yeni Jazz'da görmek isteyeceğiniz başka detaylar varsa lütfen siz de yorum olarak girin. Bir şeyi değiştireceğini pek sanmam ama böyle bir listeyi Japon Honda'ya yollamak gibi bir hayalim var, en azından sadık Jazz sahipleri ve 2. nesil müşteri adayları olarak buna hakkımız olduğunu düşünüyorum.

08 Ağustos 2005

Yeni Civic'te tanıdık bir motor

Collegehillshonda'daki bir habere göre 996 / 1039 kiloluk Jazz'ı sorunsuzca hızlandıran 1.4 I-DSI motor, 1170 / 1230 kiloluk yeni Civic'lerde de karşımıza çıkıyor. Sekizinci nesil Civic'teki diğer motor seçenekleri, çok daha güçlü olan 140 hp 1.8 I-VTEC ve 140 hp 2.2 I-CDTI. Civic'in bir ilginçliği de C segmentinde bütün modellerinde 6 ileri düz vitesi standart olarak sunan ilk model olması.
Türkiye'de merakla beklenecek olan 1.6 seçeneğinin seriye eklenip eklenmeyeceği konusunda henüz bir haber yok.

Jazz'ı sıfırdan yüze çeşitli testlere göre 11,7 / 12,3 saniyede arasında taşıyan ve 170 km/s maksimum hız sağlayan 1339 santimetreküplük I-DSI motor, 200 kilo kadar daha ağır olan yeni Civic'in kasasını 100 kilometreye
14,2 saniyede hızlandırıp 171 km/saate kadar devam edebiliyor. Yine bu kasa üzerindeki tüketim oranları da 7,8 (şehir içi) / 5,1 (şehir dışı) / 6,1 (karma) litre / 100 km.

Not 1: 1.8 benzin motorlu modelin 0-100'ü 8,6, 2.2 dizelin de 8.4 saniye. 1.8'in tüketim değerleri 8,4-5,2-6,4, yani neredeyse yarı güçteki I-DSI'yla hemen hemen aynı değerleri veriyor. Sebep belli ki kasanın 1.4 motor için ağır olması. Accord'larda da kullanılan 2.2 dizelin tüketim değerleriyse 6,6-4,3-5,1.

Not 2:
Şimdiye kadar sadece Jazz'a ait bir özellik olan Magic Seats ve ortada bulunan benzin deposu, yeni Civic'e de uygulanmış durumda.

29 Temmuz 2005

Uzun yol testi sonucu

Nihayet İstanbul'a vardık ve böylece ilk ciddi uzun yol testimiz sonuçlandı. Zaman zaman o kadar gazlamama ve klimanın yolun büyük bölümünde açık olmasına rağmen tüketim daima 6 litrenin altında kaldı. Genel ortalama da 5,7 litre. Arabayı bozuk yollara sokup 4x4 muamelesi çektiğimiz çok oldu, yüksekliği sayesinde en ufak bir sorun bile çıkarmadı, kumda, çakılda, çamurda rahatlıkla ilerledi, ne patinaja düştü ne de sağından solundan bir takırtı - tukurtu geldi.

Arabanın aldığı tek hasar benim dalgınlığım yüzünden oldu. Milas'ta bir bankamatikten para çekmek için kenara yanaşırken jantlardan ön sağdakini yolda duran yüksek bir kaldırım taşına sürttüm, bayağı çizildi. Neyse ki çok yakından bakana kadar belli olmuyor.

Lastik havasını sık sık kontrol ettim, eksik ya da fazla basınçla tüketimin arttığını ve menzilin %3 kadar düştüğünü, yol tutma (ve dolayısıyla fren) kabiliyetlerinin azaldığını ve lastiğin dengesizce aşındığını unutmayın.

Çanakkale'den Bodrum'a yolların daha boş olacağını düşünerek Pazartesi sabahı çıktık, ancak o kadar çok kamyon ve tır vardı ki sürekli sollamalar yaparak gittik. 90 km/s yaptım diye yazsam da bilin ki belki yüz kere ikinci viteste gazı kökleyerek sollamalara çıktım, sabit bir hızı tutturmak ilk 50 km'deki 90 km/s dışında (4,4 litre / 100 km) hayal oldu.

Aşağıdaki verilerin yanlış anlaşılmaması için bir açıklama yapmam gerekiyor. Yola çıkarken sıfırladığım sayaca, Bodrum'dan dönüşe geçene kadar (1347 km) dokunmadım. Örneğin ilk 7-8 yüz kilometre boyunca 5,2 litre olan ortalama 100 kilometrelik otoyolda 5,3'e çıkınca bu aslında o yüz kilometrelik arada elbette 6 ila 8 litre gibi bir tüketim gerçekleştiğini gösteriyor, bir ara (üşenmezsem) hesaplayıp o değerleri de yazarım...

önce notlarım:

1- Çekmece - Seddülbahir (360 km, 90-110 km/s, klima kapalı): 5,1 litre /100 km

(ilk 50 km boyunca sabit 90 km/s süratte ortalama 4,4 litre)

2- Gelibolu (yarımada içinde 140 km, şehir içi koşulları, klima açık): 5,2 litre /100 km

3- Çanakkale-İzmir (310 km, klima son yarısında açık, 90 km/s): 5,2 litre /100 km

4- İzmir - Aydın Otoyolu (100 km, klima hep açık, 120-150 km/s): 5,3 litre / 100 km

5- Bodrum'a vardığımızda toplam 1128 km'lik yolun sonunda 5,4 litre / 100 km

6- Bodrum içinde 219 km yaptıktan sonra 1347 km'de dönüş yoluna çıkarken 5,4 litre / 100 km, klima daima açık

(Bodrum Çıkışında depoyu doldurup göstergeyi sıfırladım)

7- 100 km'lik İzmir otoyolunda klima sürekli açık şekilde 150-180 km/s sürat (hata paysız gerçek hız fabrika verisi olan 170 olmalı), ardından depo 1/4 doluluk seviyesine gelinceye kadar klima yine sürekli açık, sonuç 534 km ve 5,7 lt / 100 km.

8- İstanbul / Ataşehir'e kadar kalan ve malesef not etmeyi unuttuğum yol sonunda (sıfırlamamıştım) gördüğüm ortalama (tem yolu üzerinden 130 km/s, klima açık) 5,9 lt / 100 km.

Toplam yol 1347 + Bodrum - İstanbul Ataşehir(700-750 km olmalı). dönüş yoluna 700 km diyerek hesaplarsak toplam yol 2047 km. ortalama tüketim ilk 1347'de 5,4 litre, dönüşteki 700 km'de de 5,8 litre. Genel ortalamaya da 5,6-5,7 diyelim.

100 km'de 5,7 litreden 2047 km, yuvarlak hesap 117 litre eder: 327 YTL'lik 98 oktan benzin. 2 tam ve bir de 3/4 depo.

Sonuç (Dönüş yolunu net olarak hesapladıktan sonra düzeltilmek üzere):

Toplam yol: 2047 km
Harcanan benzin: 42 litreden 2,75 depo
Klima: 1547 km boyunca açık, geri kalan 500 km'de kapalı
Sürat: genellikle 90-120, otoyollarda 130-180 km/s, Gelibolu ve Bodrum içinde (toplam 359 km) şehir içi sürüş koşulları.

Bu koşularda 42 litrelik depo başına katedilen ortalama yol 744 kilometre, karma tüketim 5,7 litre

Klimasız 90 km/s tüketim (ilk 50 km): 4,4 litre

Bu koşulda bir depoyla (42 lt) erişilebilecek menzil: 954 km.

Malesef sürekli sabit 90 km/s yapabileceğimiz, sollamak, yokuş çıkmak gibi tüketim artırıcı koşulların yaşanmayacağı türden bir yol yok.

Jazz'ıyla henüz uzun yola çıkmamış olanlar varsa şunu söylemek isterim, hiç çekinmeyin, şeker gibi araba. Koltuk rahat, direksiyon rahat, aracın yüksekliği ve görüş açısı çok iyi. Yüklü olmasına rağmen ne sollamalarda ne de yokuşlarda üzdü, bazı sollamalarda üçüncü vitesin yetmediği ve ikinci vitese geçtiğim durumlar oldu haliyle.

Gerek geniş iç hacme yetmesiyle, gerek güçten / akselerasyondan çalmamasıyla, gerek tüketimi minimal derecede artırmasıyla yaz yolculuklarında klimayı çekinmeden açık tutmanızı da tavsiye ederim.

Önemsiz not: Yazının başındaki 29 Temmuz tarihi, tatildeyken bir internet kafede siteye yazacaklarımı unutmamak için not düşmemden ve şimdi de o notu düzenlememden kaynaklanıyor. Doğru tarih 7 Ağustos 2005'tir.