30 Haziran 2005

Bagaj hacmi karşılaştırması

Soldaki grafikte B (Clio, Palio, Getz...) ve C (Megane, Astra, Golf...) segmentindeki bazı otomobillerin bagaj hacmi karşılaştırmasını görebilirsiniz. Jazz'ın boyut ve fiyat olarak B segmentinde yer aldığını unutmayın. İleride tüketim için de benzer bir tablo yapmayı düşünüyorum. Bütün verileri otomobil firmalarının resmi türk web sitelerinden aldım.

Listedeki arabaların bazılarında (örneğin Colt ve Modus) bagaj, arka koltuklar öne kaydırılarak genişletilebiliyor ancak genişletilmiş durumda bile hacim 250-300 litre civarında kalıyor.

Bu tabloya özellikle koymadığım bazı modeller oldu.
Mesela
Seat Altea: tasarımını çok sevdiğim Altea'nın bagaj hacmi 409 litredir, ancak boyunun 4,3 metre olduğunu da hatırlatmak isterim. Jazz, 3.8 metreye 380 litre veriyor. Altea'nın şehir içinde 10.5-11 litre yakmasıysa bambaşka bir hikaye.
Touran, Focus C-Max, Corolla Verso ya da Zafira benzeri minivan'ları da özellikle koymadım çünkü ne fiyat, ne boyut ne de sınıf olarak B ya da C segmentiyle rekabet durumunda değiller. Honda'nın Jazz'la benzer mantıkta tasarlanan yeni ve bir büyük modeli olan 4.2 metrelik FR-V'si gelirse bu sınıf içinde ayrıca bir karşılaştırma yaparım. FR-V, öne ve arkaya üçer yetişkinin oturabildiği, eski Amerikan arabaları rahatlığında ilginç bir Honda.

Bu tablonun esas amacı, Jazz'ın hacim bakımından kendi sınıfı olan B segmentinin çok ötesinde olduğunu ve C segmentini dahi geçtiğini göstermek. Halbuki Jazz, 3.8 metre uzunluğuyla ve 26.500 YTL fiyatıyla B segmentinin ortalarında kalan bir model. Şahsen Jazz'ı boyutlar ve hacim açısından sadece burnu kısaltılmış ve gerisine dokunulmamış bir C segmenti üyesi olarak algılıyorum.

Bagajdaki rahatlığın aynı şekilde yolcu kabininde de devam ettiği anlaşılıyordur sanırım.

Not: Tabloyu yaparken eklemeyi unuttuğum
Hyundai Getz'in bagaj hacmi 254 litreymiş.

Düzeltme: Önemli bir fark değil ama Jazz'ın bagaj hacmi 380 değil 382 litre.

Son tüketim değerleri ve Jazz - Modus karşılaştırması

Tüketim herhalde düşebileceği kadar düştü ve 10.000 km'yi bir ay kadar önce doldurmamızla beraber son halini aldı.

Dün 100-120 km/s arası süratlerle 2. köprü üzerinden Ataşehir - Levent, dönüşte dur kalklarla 1. köprü üzerinden Levent - Moda, ardından da çevreyoluna çıktıktan sonra TEM yoluna bağlanarak 80-90 km/s ile Kadıköy - Ataşehir turu yaptık, arabada iki kişiydik (135 kg kadar).

Bir ara 2750 devirde 90'la giderken göstergeyi sıfırladım, önce 3,6 litre / 100 km değerini verdi, ardından yavaş yavaş 4.4'e kadar çıktı. sürati 120'ye artırdığımda da 5.6 litre okudum.

Bütün yolculuğun sonundaki ortalama tüketim değeriyse 5.9 litreydi, dönüş yolundaki anormal trafik sıkışıklığının etkisi de vardır elbette.

Eve geldiğimde Auto Show'da yeni
Modus 1.6'yla ilgili güzel bir sürüş testi yazısını okurken arabanın 556 km'lik yol boyunca ortalama 8.8 litre yaktığını öğrendim. 1.6 motorlu bir arabanın tüketiminin yüksek olması normal ama küçük bir aile arabası için 8.8 fazla geldi. 1.4 Jazz'ımız şehir içinde 5.5 değil de 6-6,5 litre ortalama gösterdiğinde bir sorun mu var acaba diye düşünüyordum, artık hiç umursamam.

Adil bir karşılaştırma için Modus'un 1.4 motorlu olanının
(benzinli) tüketim ortalamasına bakmak lazım:

Fabrika verilerine göre 1.4 Modus'un şehir içi tüketimi
8.7, şehir dışı da 5.6 litre (Karma 6.7 ).

Süreyya İzgi'nin test sürüşünde ortalama 8.8 lt tüketen 1.6 Modus'un fabrika verileriyse şöyle:
10,4 (ş.i.)- 6,2 (ş.d.) - 7,7 (karma).

Bunların ne anlama geldiğini şöyle açıklayabilirim.
Audi A3 1.6'nın ortalama şehir içi tüketimi de 9 litre kadar çıkıyor. Modus gibi ekonomik olma iddiası taşıyan bir araba için bu değerler (hele Jazz'la karşılaştırırsak) çok fazla.

29 Haziran 2005

Spoon Fit, Gran Turismo'da

.
Jazz'ın spor modelinin Spoon tarafından modifiye edilmesi sonucunda ortaya çıkan muhteşem pist arabası, Gran Turismo 4 oynayan Jazz meraklılarının gözünden kaçmamış.

28 Haziran 2005

Ağır koşullar altında (veya "life is a traffic jam" - Tupac)

Dün akşam saat 7'de Avrupa yakasına geçtim, Ataşehir'den Bahçelievler'e gidene kadar sürekli sıkışıktı trafik, dur kalklarla iki saatten fazla sürdü yolum. Bu arada klima hep açıktı.

Bahçelievler'den kayınvalidemi alıp daha da feci bir trafikte önce Baltalimanı'na, oradan da karımı ve iki arkadaşını da alarak Ataşehir'e yine gıdım gıdım ilerleyen bir trafikte gittim.

Özetle, akşam saat 7'den gece 11'e kadar 100 km kadar yol ve sürekli dur kalk yaptım, klimayı hiç kapatmadım, dönüş yolunda da arabada 5 kişi vardı. Bütün bu zorlu koşullar altında günü 6,5 litre / 100 km ortalama tüketimle tamamladım. (Yaptığım yol da zaten 100 olduğundan gün boyunca sadece 6,5 litre benzin harcadım!)

Çeyrek depodan az benzinle yola çıkıp uyarı ışığı yandığı anda, arabada hala 9 litre daha varken eve vardım.

I-DSI sistemine sonsuz saygılar.


Not: Bir araba için en ağır koşullar, el kitaplarına göre, rölanti ve dur-kalk halinde uzun süre çalıştırılmasıymış.

Siftah!

1) İlk kazamız! Dün akşam hayatında ilk kez trafiğe çıktığını öğrendiğimiz genç bir sürücü arka sağımıza çarptı. Sadece tamponun boyası köşede biraz kalktı, ancak metalik olduğu için tamponun tümüyle boyanması gerekiyor. Kaza yerinden Honda servisine telefonla sorup öğrendiğimiz, tamponun boyanmasının 220 ytl + kdv olduğu, o da elbette park sensörlerine bir zarar gelmemiş ve görülmeyen başka bir hasar oluşmamışsa. Bugün servise götürüp tam maliyeti öğreneceğim.

2) Arka tamponun boyanmasının aslında 170 ytl + kdv olduğunu öğrendik, çarpan arkadaş masrafı ödedi.

3) Tampon için arabayı pazartesi öğleden sonra servise götürdüm, arabayı çarşamba saat 4-5 gibi alabileceğimi söylediler. Öğleden sonra değil de sabah erkenden götürebilseymişim arabayı salı günü alırmışım, 4-5 saat için bir gün oynadı. İyi de oldu, sokağımız kazılıyordu, en azından üç günlüğüne arabayı nereye park edeceğimi düşünmek zorunda kalmadım. Yarın alıyorum, boyada bir kusur olup olmadığını, mesela rengin tutup tutmadığını vs. yazacağım.

4) Çarşamba öğleden hemen sonra hazırdı araba, boyada bir kusur yoktu, kaza sırasında çizilmiş olan park sensörleri de yeni gibiydi, ne ele ne göze gelen bir farklılık yoktu. ne farklılık olacak ki diyebilirsiniz, zamanında eski arabam
Rover'ın tamponuna çarpmışlardı ve boyaya götürmüştüm, arabanın işi bittiğinde tampon üzerinde yanık deri misali soyulmaya hazır ve ele de pütür pütür gelen rezil bir boya vardı, ayrıca rengi de tutmuyordu. Honda Damla'da farkını benim bile (grafiker, fotoğrafçı, doğuştan büyüteç, görsel manyak) anlayamayacağım temiz bir iş çıkarmışlar.

Model Jazz

Tamiya, Jazz'ın 1/24 ölçekli ve elektrik motorlu bir modelini yapmış. Bu ufak Jazz, Tamiya'nın spor otomobiller kategorisinde satılıyor (ancak modelin kendisi Jazz'ın spor değil normal olanı). Yine de ilgi çekici:
http://www.tamiya.com/english/products/24253fit_m/

Özetle, "Eğitim şart!"

Arabanın yol tutuşunun ne kadar iyi olduğunu ve direksiyonunun ne kadar çabuk tepki verdiğini gösteren önemli bir olay daha yaşadım.

TEM yolunda sol şeritteyim, hızım 120, orta şeritte tahminen 60-70'le yol alan ve 1-2 araç mesafesi önümde bulunan bir minibüs aniden üzerime doğru gelmeye başladı. Önü boştu. Şerit değiştirmeye çalışmadığını, dalgınlıkla sola doğru kaydığını zannediyorum.

Şerit değiştirmeyip sadece frenlersem ya minibüsün sol arkasına ya da bariyerlere çarpacak, muhtemelen ikisi arasında sıkışacaktım. Frene basıp sağa kaçarsam minibüs ağır hareket ettiği ve halen hem orta hem de sol şeritleri işgal ettiği için muhtemelen yine çarpacaktım. Geriye kalan tek yol direksiyonu hızı hiç kesmeden sağa kırmaktı. Ancak arabanın yol tutuşu zayıf ya da direksiyonu tepkisizse bu hareket aracın kontrolden çıkmasıyla (ve milyon türlü kazayla)sonuçlanır.

Böyle anlarda doğru çözüm, (ayıptır söylemesi) tecrübeli şoförlerin gözünde bir koridor gibi beliriyor, sanki başka bir yol yokmuş gibi. Ben de üzerime doğru gelen ve iki şeridi işgal eden minibüsü farkettiğim anda hızımı hiç kesmeden direksiyonu sağa kırdım. Minibüsün sağ arkasına ancak çarpmayacak kadar saptım (maksat lateral akselerasyonu düşük tutmak).

Araba savrulmadı, sallanmadı, 8 metre gibi bir mesafe içinde 1.5 şerit değiştirip yoluna devam etti.

Bu manevrayı aynı koşullarda örneğin bir Peugeot 206, Hyundai Getz, Opel Corsa ya da Renault Clio'da yapmak istemezsiniz, zaten bu arabalardan birinde olsam bariyerlere sürtünerek durmayı denerdim. Ancak orta sınıf arabaların Astra, yeni Focus ya da Mazda 3 gibi yol tutuşu güvenilir olanlarında cesaret edebilirsiniz. Böyle bir durumda kalmasaydım ben de hayatta denemeye kalkışmazdım.

Sözüm Jazz sahibi okurlara: bu tür yorumlarıma dayanıp "Nasıl olsa durur, kaymaz, virajı alır, bir şey olmaz" türü düşüncelerle Jazz'ınızı hızlı sürmeye, cengaverleşmeye asla kalkmayın. Hızlı bir araba almak isteseydiniz Jazz almazdınız. Bu bir aile arabası. Az benzin tüketmesi için tasarlanmış. Arabanın yapabildiğini söylediğim uç şeyleri uygulamak için ileri sürüş tekniklerine hakim olmanız, yolla, fizik kurallarıyla, trafikle dalga geçmemeniz, otomobille ilgili her şeyi çok ciddiye almanız gerektiğini unutmayın. Aynı pozisyonda kalıp da "bu arkadaş bu durumdan kurtulmuş, ben de yaparım" diye direksiyonu kırarsanız (hangi açı, hangi ivme, hangi zemin...) muhtemelen ölürsünüz. Altınızdaki araba Lotus Elise ya da Ferrari F50 bile olsa araba ancak ve ancak sizin hakimiyetiniz kadar cevap verecektir.

Hatta bütün ehliyet sahibi arkadaşlara tavsiyem en kısa zamanda Skid Car'la ileri sürüş teknikleri öğreten bir kursa yazılmaları. Örneğin Renault'nun sıfır Renault alanlara ücretsiz Skid Car eğitim verdiğini gazete ilanlarında görüyorum, belki isteyene paralı eğitim de veriyorlardır. Günlük sürüş koşullarında karşılaşılan sayısız olayın bu ve benzeri eğitimleri şart kıldığını düşünüyorum.

Giderek azalan tüketim

Şimdiye kadar gerek diğer Jazz sahiplerinden, gerek servisteki ustalardan, gerek internetten öğrendiklerim mutluluk verici bir şekilde doğru çıktı. 10.000 km'yi doldurana kadar tüketim sürekli düştü ve şu anda araba benzini adeta harcamıyor.

10.000 bakımından sonraki gün tüketimi bir süre için normalden biraz fazla gördüm ve endişelendim. Ancak bir gün sonra her şey düzeldi.

İnanılmaz ama arabayı 120 km/s sabit hızla sürerken ortalama tüketim değeri tamı tamına 5.5 lt / 100 km. 90'a düştüğümde 4.9, 80'e indiğimde de 3.2 litre. Bakımdan bu yana (dört gün oldu) arabayı sabit hızlarda kullanmaya çok dikkat ettim. Benzin göstergesi son üç günde sadece bir milimetre kadar oynamıştır. Üç günde şehir içinde yaptığım 100 km'de sadece 4 litre kadar tüketti.

Bu arabanın bir de hibrid modeli yapılırsa 42 litrelik depoyla şehir içinde rahat rahat 1500 kilometre menzile çıkılır, şehir dışında 2-4 bin km yapmak mümkün olur.

Daha pratik bir ihtimal, Honda'nın düşük hacimli ve yepyeni teknolojili bir dizel motor geliştirmesi olabilirdi. Benzinlisinin tüketimi bile 4-5 litrelerde dolaştığına göre aynı felsefeyle üretilecek dizel bir Jazz herhalde 3-4 litre kadar motorin yakardı.

Hayal etmek güzel ama dizel ya da hibrid bir jazz olacağı konusunda en ufak bir işaret yok, bu yazdıklarımı ciddiye almayın. Hatta Honda'nın "Asla dizel bir Jazz olmayacak" şeklinde bir açıklaması olduğunu da okumuştum. Çok verimli ve çok temiz hibrid motorlar ve giderek yaklaşan yakıt hücreleri varken dizelde ısrarcı olmak zaten tuhaf olurdu.

Benim için 120 kilometre sürat yaparken sadece 5,5 litre yakabilmek zaten mükemmelden de öte bir değer. Daha ötesi deponun kendiliğinden dolmaya başlaması olabilirdi.

Back To The Future 2'deki Mr. Fusion geliyor akla ister istemez.

Daha iyi (ya da daha tiz) ses için

Dört hoparlörlü müzik sisteminde benim gibi tiz ses eksikliği çeken huysuz kulaklı Jazz sahipleri varsa fiyatı 100-280 ytl arasında değişen, Kenwood ve Pioneer gibi 45-65 watt arası güçlerde ve tweeter'ı üzerine monte edilmiş iki hoparlör almak (Okçu Müzik Merkezi'nden baktım) ve amplifikatör kullanmadan sadece önlerdeki orijinaleri çıkarıp yerlerine yenilerini takarak sorunu çözmek mümkün. Yok eğer "Ben illa ki cadde sakinlerinin böbrek taşlarını düşüreceğim" türü bir sorun varsa bünyede, Ayasofya kubbesi kadar subwoofer'lar da var seçenek olarak.

Sözüm elbette makul seviyelerdeki müziği daha kaliteli duymak isteyenlere.

Amortisörler yenilendi

Arabayı dün sabah 9'da Damla'ya götürdüm, amortisörler bir saat içinde ücretsiz yenilendi, zaten farkına varamamış olduğum tıkırtının ortadan kalktığını söylediler, ses bir şey değil de, 10.000 km'de sıfır amortisör sahibi olduk, ona seviniyorum.

10.000 bakımı

Arabayı bu sabah 10.000 bakımına Carrefour'dan Ataşehir'e giderken solda, Shell'in ilerisinde kalan Honda Damla'ya götürdüm (Jazz'ı oradan almıştık zaten).
İşi 1,5 saat içinde bitti, ekstra bir masraf çıkmadı, normal 10.000 bakımı ücreti olan 165 ytl ödedim.

Daha önceden arabada sadece iki üç kere duyduğum ve plakalıktan geldiğini sanıp kesinlikle ciddiye almadığım çok hafif bir tıkırtı vardı, sadece çok sert çukurlara girdiğimde çıkmıştı. Bakım sırasında sesin kaynağının arka amortisörlerden biri olduğu ortaya çıktı, neticede amortisörlerin garanti dahilinde değiştirileceğini söylediler. Arka amortisörler tamamen Jazz'a özel bir tasarım, normal bir amortisörden daha küçük ve hafifler. Sonuçta bu yeni nesil amortisör Jazz'la yaşıt ve hakkında daha önceden bildiğim bir şey yok. Tek söyleyebileceğim çok etkili oldukları, yüksek bir araba olmasına rağmen örneğin asla arkadan savrulma yaşamadım.

Bahsettiğim hafif tıkırtının bu amortisörlerde sıkça rastlanılan bir sorun olup olmadığını araştırıp sonucu bildireceğim.

1.5 VTEC pistlerde

Fit Dynamite'i, yani 260 beygirlik Jazz'ı daha önce tanıtmıştım. Bir de yine sık sık bahsettiğim 1.5 vtec 110 beygir olan bir Jazz var; Japonya'daki meraklıları bunu minimum modifikasyonla sadece 125 beygir üretecek hale getirip bir de hafifletme - alçaltma işlemleri uygulayarak pist yarışlarına katılıyorlar. Sonuç nefes kesici, 3 saat boyunca maksimum süratle sadece 30-40 litre benzin tüketen bir yarışçı, ve dahası, aynı turu NSX'lerle aynı sürede tamamlayan bir canavar.

http://www.hondatuningmagazine.com/features/0308ht_spoonfit/

Yapım kalitesi

Jazz hakkında en az öne çıkarılan özellik, iç hacim ya da tüketim düşüklüğü gibi başlıkların arasında kaynayıp giden mükemmel malzeme ve işçilik kalitesi.

Araba hakkında yazılan sayısız yorumda Jazz'ın yapım kalitesinin Accord ayarında olduğu belirtiliyor. 10.000 km'ye az kaldı, arabayı genellikle parke ya da çukurlu ama mutlaka sarsıntılı yollarda ve son zamanlarda genellikle sert kullandım.

Buna rağmen sağından solundan gelen bir tıkırtı - gıcırtı yok.

Olası menzil hesapları

Şehir içinde normal bir sürüşle şehir dışında 130-140 km sabit hızla sürüşün faturası aynı: 520-550 km / 33 litre, ve bunların ikisi de 6 litre civarında ortalama tüketimi temsil ediyor.

Uzun yolda henüz 90 km/s sabit hızla bir depo bitirmiş olmasam da sonucun nasıl olacağının işaretleri şimdiden var. Haftasonu 90 km/s sabit hızda 15-20 dakika boyunca yolculuk yapma imkanım oldu. Sonuç, 4.9 ve 3.7 litre arasında değişen bir tüketim değeri. Gördüğüm en yüksek rakam olan 4.9'u geçerli kabul edersem, 42 litrelik deponun 860 km menzile denk geldiği görülecektir. Yok eğer gördüğüm rakamların ortalamasına yakın olan ve gerçekten de göstergede en sık rastladığım değer olan 4.2 litreyi baz alırsam menzil 1000 kilometreye çıkıyor.

Jazz'ın eğer 50 litre ya da daha fazla hacimli bir deposu olsaydı, 1200 km'nin de üzerinde menzillerle sürücüsünü iyice mest ederdi, ne kadar az yaktığını iyice hissettirirdi.

İstanbul - Edirne - İstanbul yüksek hız testi

9000 km'yi 500 km'lik bir Edirne yolculuğu sırasında doldurduk.

Yol boyunca bomboş olan otobanda asla 120'den aşağı düşmedim (genellikle 140-150, bir süre de 170 yaptım) ve yolun sonunda ekranda gözüken ortalama tüketim inanılmaz bir 6.6 litreydi. Yola çıkarken depoyu (42 litre) doldurmuştum. Gidiş geliş sürekli 120-170 km/s arası yolculuk yaptığımız halde İstanbul'a geri döndüğümüzde 9 litre uyarı ışığı henüz yanmamıştı, yani o kadar yüksek hızlarda 500 km yol yapıp 33 litreden az tüketmiştik.

Doğru arabayı yanlış tanıtmak

Jazz sadece Türk tüketicisinin doğru anlamadığı değil, denk geldiğim Honda yetkili satıcıları tarafından da doğru anlatılamayan bir araba. Getz, Corsa, 206 ve Fiesta (ve hatta Fiesta'nın irileştirilmişi olmasına rağmen Jazz'a hala rakip olamayan Fusion) gibi arabalarla karşılaştırılıyor, bu arabalara alternatif olarak sunuluyor. Bence yanlış ya da en azından eksik bir pazarlama taktiği.

Jazz fiyat olarak bu küçük sınıf arabalarla bir üst kompakt sınıf hatchback'lerin (
Golf, Astra, Mazda 3, Peugeot 307, Focus) tam arasında kalıyor. Ancak bu iki sınıftan da daha geniş iç mekan, daha büyük bagaj, çoğuyla aynı ve bazılarından iyi performans, hepsinden daha yeni ve yüksek teknoloji ve hepsinden de daha düşük tüketim sağlıyor. Güvenlik olarak küçük ve kompakt sınıfın bütün modellerinin en önde gidenleri arasında. Dahası, elbette bunu ihtiyaçlarınız belirler ama çok iyi bir araba olan Honda Civic'e bile tercih edilebilecek bir model. (örneğin biz öyle yaptık).

Hal böyleyken Honda yetkili satıcılarının sadece (daha ucuz araba almak üzere hareket eden) Corsa ya da Getz müşterisini tavlamaya çalışmaları değil, daha pahalı olan ancak eşit ya da daha az özellik sunan üst sınıf modellerinin müşterilerini de hedeflemesi gerekir.

Bazıları da şekil ve boyut olarak eşit gibi duran Opel Meriva'yla aynı tür olarak görüyor ancak Jazz, Meriva'dan çok daha kullanışlı, ferah ve tutumlu bir araba, Meriva'da ve benzerlerinde jazz'daki devrimci çözümlerin hiç biri yok.

Kendim araştırana kadar Jazz'ı ben de küçük arabalarla karşılaştırıyordum ve dış görünüşünden pek bir şey anlamıyordum. Honda yetkili satıcısıyla konuşmamın sonucunda bile henüz özelliklerini anlamamıştım. Sadece ufak olduğu için park sorunu olmayacağını, optitronik göstergesinin çok güzel parladığını, direksiyonun deri olduğunu vs. anlatıyorlardı.

Bence bunlar, bir arabaya 25-30 milyar ödemeye hazırlanan genç ve ilgili bir müşteriye verilebilecek en saçma bilgiler. Bu arabayı yabancı otomobil yorumcularının algıladığı şekliyle, yani kendi sınıfını yarattığı gerçeğiyle değerlendirmek gerekir. Bu yaratılan ara sınıfa son 2-3 senede dahil olmaya çalışan çok sayıda otomobil var. Aralarında en iyisi de bence jazz'ın tam anlamıyla klonu olan Mitsubishi Colt, ancak Colt, Jazz kadar kullanışlı koltuklar ve geniş bagaj hacmi sağlayamıyor. Colt'un en güzel yönü, Jazz'da nedense Türkiye'ye getirilmeyen diğer motor seçeneklerinin hepsinin (1.1-1.3-1.5) sunulması ve bu motorların Mercedes'le işbirliği sonucu yapılmış olması. Renault'nun Modus'unun da, bagaj boyutu olarak yine çok geride kalmış olsa da bu adı konmamış yeni ara sınıfın çok satan üyelerinden olacağı şimdiden belli, bu sınıfta 5 yıldız alan ilk model olması zaten çok önemli. Yine de kişisel düşüncem, 2007'de çıkacağı söylenen 2. nesil Jazz'a kadar çıkacak hiç bir yeni modelin şimdiki Jazz'ı alt edemeyeceği.

Bazıları bu yazacağıma kızacaktır ama bence Jazz, Honda'nın en başarılı iki modelinden biri (diğerini Accord olarak görüyorum). İçi ve dışı çok eski yüzlü kalan Civic, HR-V ve CR-V'nin çok büyük iyileştirmelere ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Honda da bunu elbette benden çok daha iyi düşünmüş olmalı ki, Civic'i fazla zaman kaybetmeden, 2006'da ve gerçek anlamda yeniliyor.

(24.11.2005 tarihli ek: Zamanında Honda'nın en iyisi olduğunu iddia ettiğim Jazz'ın artık Dünyanın en iyilerinden biri olduğunu gösteren çok sayıda ünvanı var, bazılarını da zaten haber yaptım: Top Gear, Synovate ve JD Survey yanılıyor olamaz.)


İsterdim ki Jazz'ın 1.5 110 hp vtec motor seçeneği de Türkiye'ye getirilsin, ucuz ve alternatif bir sportif araba alma imkanı doğsun.

Klima açıkken

Çok ilginç ama klimalı ve klimasız kullanım arasında ne performansta ne de yakıt tüketiminde dikkate değer bir fark göremedim. Jazz'ı havalar ısınmaya başladığından beri - bir haftadır - şehir içinde klima açıkken uzun uzun kullandım. Tüketim 6 litreyi asla geçmedi (normalde 5.6 lt kadar tüketiyor). Çok güçlü ve süratli olan eski arabamız, klimayı açtığımız anda sanki arkasına karavan bağlanmış gibi şapşallaşırdı, adeta 20-30 bg kaybederdi. Jazz'ın kliması gerçekten az güç çekiyor olmalı, fark yok gibi.

Neticede diyeceğim odur ki şehir içinde 33 litreyle son zamanlarda 530-550 km yaparken klima açıkken de 520 km yaptım. Yaz kapıya dayanmışken pek sevindirici bir durum...

Hatalı eleştiri

Adını şu anda hatırlayamadığım yeni oto dergilerimizden birinde bir Jazz 2005 CVT yorumu okudum. Farkedebildiğim kadarıyla tek bir konuda hataya düşmüşlerdi, o da araçta hararet göstergesi "olmamasını" eleştirmeleri.

Jazz'ın hararet göstergesi elbette var ama analog ibre şeklinde değil. Onun yerine soğuk ve sıcak ışıkları var. Arabayı çalıştırdığınızda motor sıcaklığı normal değerine gelene kadar mavi renkli soğuk uyarısı yanıyor. Normal sıcaklığa erişince de uyarı sönüyor ve ısıyla ilgili bir işaret kalmıyor. Başıma gelmedi ancak el kitabından okuduğum kadarıyla "sıcak" için iki türlü uyarısı var. Eğer araba zorlanmaya başlarsa ve motor ısısının tehlikeli sınıra gelme ihtimali doğarsa önce sıcak ışığı yanıp sönmeye başlıyor. El kitabına göre bu durumda tavsiye edilen arabayı 5-10 dakika dinlendirmek. Eğer ışık sürekli yanarsa yine her arabadaki gibi sorun var demektir.
Yani ibreli bir göstergenin sağlayacağı her bilgiyi veriyor, bir sorun olmadığında da dikkati dağıtmayıp ortadan kayboluyor.

Jazz gibi en önemli özelliği rekor seviyede düşük yakıt tüketimi olan bir arabanın bu özelliğinden tam faydalanmak isteniyorsa soğuk ışığına dikkat etmek gerekiyor. Arabayı çalıştırdıktan sonra soğuk ışığının sönmesini beklemeyip hemen harekete geçersek motor zarar görmese bile gereksizce fazla yakıt tüketiyoruz (aslında her arabada olduğu gibi).

En doğrusu vakit varsa bir iki dakika bekleyip motoru ısıtmak.

1.5 VTEC Jazz

Jazz'ın ülkemizde satılmayan spor modeli üzerine bir yazı (İngilizce). Neyse ki 2003 model arabada görebileceğiniz tipsiz bodykit (hayatımda gördüğüm en çirkin spoiler pakete dahil) standart donanımla gelmiyormuş:

http://autospeed.drive.com.au/cms/A_1762/article.html

Umarım 2005'te bodykit'in tipini düzeltmişlerdir, belli mi olur, bakarsınız gelir Türkiye'ye...

Yüksek hızlarda rüzgar sesi ve "sert" sürüş karakteri

Test eden her dergi ve sitenin çok beğendiği ve övdüğü Jazz'ın, yine bütün bu testlerde eleştirilen iki kusuru var.

Birincisi, yüksek hızlarda içeri rüzgar sesini ve yol gürültüsünü fazlaca alması, ikincisi de sürüşünün sert olması.

Birincisi gerçekten önemli bir kusur ancak yüksek hızlarla gitmediğiniz müddetçe başınıza gelmiyor (şimdiye kadar sadece tek bir Jazz sahibinin 90 km'de rüzgar sesinden şikayetçi olduğunu duydum, istisnai bir durum olmalı). Şahsen 150'yle gittiğim bir iki sefer rahatsız edici derecede rüzgar sesi aldım (Kişisel çözümüm müziğin sesini biraz daha açmak oldu). Jazz'ı şehir içinde kullanıyorsanız tabii ki sorun yok. Ancak uzun yolda ve yüksek hızlarda kullanacaksanız can sıkıcı olabilir. Ayrıca dilerseniz ek izolasyon malzemeleri kullanarak bu problemden kurtulmak mümkün, aşağıdaki sitede bu yöntem bir kısmını kendi yapabileceğimiz şekilde ve çok güzel açıklanmış (ingilizce):

http://www12.brinkster.com/hondajazz/diy.asp

(sayfadaki sound deadening, wind noise reduction ve ziebart underbody coating linklerine tıklayarak farklı ses yalıtım çözümlerini öğrenebilirsiniz.)

Bu arada Jazz'da motor sesini zar zor duyuyorsunuz ancak Bridgestone Potenza lastiklerin yuvarlanma gürültüsü bazı zeminlerde çok gelebiliyor, hatta motor sesini kat kat aşıyor. Bir Jazz sahibi, kışın kar lastiği taktığında lastik gürültüsünden kurtulduğunu anlatmıştı. Sorun Potenza'ların sertliğinden kaynaklanıyor, bu konuda arabanın (rüzgarda olduğu gibi) bir kusuru yok. Potenza'lar o kadar iyi yol tutuşu sağlıyorlar ki, bu kazancın yanında biraz gürültüyü kabullenebiliyorum.

Jazz'ın ikinci kusuru olarak adlandırılan süspansiyon sertliği, nasıl beklentileri olan bir şoför olduğunuza bağlı olarak kusur ya da çok iyi bir özellik olarak görülebilir.

Jazz, yüksek bir araba olmasına rağmen spor süspansiyonu, torsiyon çubukları ve sadece bu araba için tasarlanmış kompakt arka takımıyla çok güven verici bir sürüş sağlıyor. Ancak bu sürüş güvenliği de doğal olarak yoldaki bozuklukları yumuşak süspansiyonlu arabalara göre daha fazla hissetmenize neden oluyor. Sürüş karakterinize ve beklentinize göre neyin iyi olduğuna siz karar vereceksiniz.

Şahsen altımdaki arabanın sınıfı - türü - gücü ne olursa olsun her hız ve koşulda yola çok iyi tutunmasını ve buna bağlı olarak fren performansının çok yüksek olmasını beklerim. Diğer bütün özellikler (tüketim, konfor, hacim vs) benim için bunun ardından gelir. Mesela virajda 120'yle giderken önüme birdenbire hatalı sollama yapan bir araba çıktığında (dün akşam başıma geldiği gibi) ve aniden direksiyon kırmam gerektiğinde arabamın nasıl davranacağını bilmeliyim, arkasını salmamalı, tekerleklerden biri havaya kalkıp yoldan kopmamalı, komutlarıma süratli tepki vermeli. Jazz bu konuda mükemmel, yola Mercedes A ya da Opel Meriva sürücülerinin rüyalarında göremeyeceği derecede sağlam tutunuyor ve çok güzel frenliyor. Belki Mitsubishi Colt'un 1.5'i daha iyidir. Aynı pozisyonda altımdaki araba örneğin peugeot 206 1.4 olsaydı ya dönerek bariyerlere çarpardım, ya da en iyi ihtimalle ters dönüp dururdum. En büyük olasılık da yeterince kaçamayıp hatalı sollama yapan arabaya arka solumla çarpmak olurdu.

"Benim bunlarla işim olmaz, çukura girdiğimde anlamayayım yeter" diyorsanız küçük sınıftaki rakip arabalara bakmaya başlamalısınız. Ne var ki onların çok azı Jazz'a yakın bir sürüş kalitesine ve güvenliğine sahip.

3,4 litre / 100 km

80 kilometre sabit hızdaki tüketim değeri, ilk günlerdeki 3,7 lt/100 km'den 3,4'e kadar düştü. Yani çok uzun olmayan yollarda 90 yerine 80'le giderek (hız limitlerine zaten uyduğunuzu varsayıyorum) ve toplam yolculuk süresini çok az artırarak mucizevi bir yakıt tasarrufu yapmak mümkün.

7600 km ve hala çekmiyor, titremiyor :)

7600 kilometreye ulaştık. Arabada herhangi bir sorun yok. En şaşırdığım, süspansiyonunun sertliğine ve düştüğüm sayısız ciddi çukura rağmen herhangi bir rot - balans problemi yaşamamış olmam. Aynı derecede sert süspansiyona sahip eski bir Civic'te ve kendi arabam olan Rover 200vi'da aynı koşullarda ayda bir masaj aletine dönerdi direksiyon, Jazz'ın ne sağa sola çekme problemi var, ne de herhangi bir hızda direksiyonu titreşiyor. Ayarının çukurlara gire çıka bir noktada illa ki bozulması gerekiyor ancak 7600 km'de hala olmadıysa diyelim ki 10.000'de bir bozulması gayet iyi bir durum benim için, göreceğiz bakalım. Neticede araba hala ilk günkü gibi, tabiri caizse "kaymak gibi" gidiyor.

Not: 11.000 km'de hala sorun yok.

Jazz Amerika'da da satılacak

Honda, yoğun talep üzerine Jazz'ı Amerika'da da satma kararı aldı. Modelin Amerika'daki isminin Asya'daki gibi Fit mi yoksa Avrupa'daki gibi Jazz mi olacağı henüz belli değil. Tüketici isteğiyse Jazz olması yönünde. Normalde Amerika'da satılan Honda'lar, Avrupa'da gördüklerimizden çok farklı, Amerikan sürücüler küçük ve ekonomik otomobillere bizler kadar ihtiyaç duymuyorlar, onun yerine van ya da irisinden bir SUV alıp çıkıyorlar işin içinden. Honda'nın Jazz'ı Amerika için değiştirip değiştirmeyeceği ya da doğrudan 2007' çıkacak olan ikinci nesil Jazz'ı mı satacağı henüz belli değil.

ek:
Amerikan pazarı için ürettildiği iddia edilen Airwave isimli bir Honda modelinin resimleri dolaşıyor internette. Amerikan otomobil forumlarında "İnşallah bize Jazz diye bunu göndermezler" şeklinde özetlenebilecek bir kaygı hakim. Airwave, Jazz'in ülkemizde bulunmayan 110 hp 1.5 vtec motorunun kullanıldığı, Magic Seats ve ortaya alınmış benzin deposu buluşlarını da taşıyan, daha çok station wagon (bildiğiniz steyşın) bir Civic boyut ve görünümünde olan bir araç. Airwave'in göstergeleri, direksiyon simidi, otomatik klima konsolu ve vites kolu fotoğraflardan anlaşıldığı kadarıyla bire bir jazz'dan alınmış. Kokpitin genel hatları Jazz'daki gibi güzel değil, ayrıca daha boş duruyor.

http://www.babez.de/honda/airwave.php

2010 yılının standartları

Japonya ve Avrupa'da 2010 yılından itibaren yürürlüğe girecek sıkı tüketim ve emisyon standartlarını şimdiden karşılayan arabaymış Honda Jazz!

Emisyona göre vergi alınsın!

Bir yabancı otomobil dergisinde okuduğuma göre 126 gr. CO2 emisyonuyla en çevre dostu benzinli otomobil olan Jazz, vergi oranının silindir hacmine, beygir gücüne ya da arabanın kilosuna / tipine göre değil de çevreyi kirletme oranına göre belirlendiği ülkelerde özellikle tercih ediliyormuş. Çok mantıklı bir vergilendirme sistemi.

Şehir içinde yeni tüketim verileri

Jazz, bazı tarafsız kaynaklara göre dünyanın en az yakan benzinli otomobili, ya da en azından kendi sınıfında öyle. Bundan yola çıkarak diyebilirim ki son on gün içinde belki dünya rekoru olmasa bile çok iyi bir şehir içi tüketim değeri elde ettim.

42 litrelik deponun 33 litresini kullandığımda (yani 9 litre uyarı ışığı yandığında) şehir içinde katetmiş oldugumuz yol 522 kilometreydi. Bir litreyle 16 km, kilometrede 15-16 kuruş. Kısacası Jazz, dizeller kadar ekonomik bir benzinli. 42 litrenin tümünü kullansaydım 660 kilometreyi rahatlıkla geçebilirdim. Yaz geliyor, uzun yol yaptığımda bir de uzun yol / sabit hız tüketimini yazacağım. Önemli hatırlatma, tekrar: Otomatik Jazz'lar bir litre kadar daha fazla yakıyor!

Not 1: Şehir içinde 33 litreyle 522 kilometre yaptığım sırada arabada hep iki ya da daha fazla kişiydik. Arabayı özellikle yavaş kullanmadım, ne kadar gerekiyorsa o kadar gazladım.

Not 2: Bu tüketim verisini 4 ay kadar önce elde etmiştim. Geçtiğimiz hafta eşit koşullarda kullanırken 9 litre uyarı ışığı yandığında 33 litreyle tam 560 km gördüm. Daha yavaş ya da düşük devirli kullanmıyorum, tüketim herhalde düşebileceği kadar düştü, artık araba 11.000 km'de.

JD Power Survey birincisi

Jazz, her sene tekrarlanan JD Power Survey'de her sınıftan tam 250 model arasından 2004'ün en iyi otomobili seçildi.

http://www.whatcar.com/News_SpecialReport.asp?NA_ID=207800&EL_ID=3061018

İlk on, şöyle sıralanıyor:

1) Honda Jazz %88.4
2) Lexus IS200/300 %88.3
3) Mazda 3 %85.5
4) Skoda Octavia %85.4
5) Mazda Premacy %85.4
6) Toyota Yaris %85.4
7) Skoda Fabia %85.1
8) BMW 5 serisi %84.7
9) Toyota Corolla %84.4
10) Mazda 6 %84.1

Spoiler, yan rüzgâr etkilerini azaltabilir mi?

Aylar oldu arabayı alalı, şimdiye kadar en küçük bir sorun yaşamadım. Ancak ilk kez bugün beni biraz rahatsız eden bir durum oldu. Çok fırtınalı bir günde TEM yolunda 90'la giderken, viyadükten geçtiğim sırada aldığım yan rüzgar arabayı kuvvetlice savurdu. O kadar kuvvetli rüzgarda çoğu araba savrulur, belki de eskiden Rover 200vi'da böyle bir şeyi asla yaşamadığım için rahatsız olmuşumdur.

Aslında bu sadece Jazz'in değil, bütün yüksek otomobillerin yaşadığı klasik bir sorun. Spoiler'la artırılan "rear downforce" bu etkinin azaltılmasına yardımcı olabilir mi diye bir araştırmaya gireceğim.

Not: Rear Downforce'u "arabanın arkasının aerodinamik çözümlerle aşağı bastırılması" gibi acemi bir şekilde de olsa açıklamış olayım...

I-DSI ve VTEC

Jazz'da kullanılan 1.4 I-DSI ve 1.5 VTEC (ikincisi Türkiye'de yok) motorlar üzerine çok detaylı ve güzel bir inceleme:

http://asia.vtec.net/Series/FitJazz/lseries/

*****

Jazza beş yıldız (tam puan) verilen bir değerlendirme yazısı. Aynı sitenin diğer arabalara verdikleri puanlara bakınca Jazz'ın üstünlüğü daha da iyi anlaşılıyor.

http://www.verdictoncars.com/jsp/vocmain.jsp?lnk=201&model=850&description=Honda%20Jazz

Euro Ncap puan ve açıklamaları

O kadar bahsetmeme rağmen daha önce link'ini vermeyi unuttuğum Euro Ncap sonuçları:

http://www.euroncap.com/content/safety_ratings/details.php?id1=1&id2=188

Süpermini sınıfında teste sokulan Jazz, aynı sınıfta test edilmiş olan 50 kadar araçla karşılaştırıldığında manzara şöyle:

1- Elli aracın arasında çarpışma testinden sadece Renault Modus ve Peugeot 1007 beş yıldız (tam puan) almış. Jazz, dört yıldızla ikinciliği yirmi kadar araçla paylaşıyor.

2- Jazz ve yeni Suzuki Swift, yaya güvenliği konusunda üçer yıldızla birinciliği paylaşıyor (2001 öncesi eski usülde gerçekleştirilen testlerde Daihatsu Sirion da üç yıldız almış).

3- Elli arabadan sadece onu çocuk güvenliği konusunda herhangi bir puan alabilmiş. Jazz üç yıldızla Renault Modus, Hyundai Getz ve Kia Picanto'nun ardından (dört modelle birlikte) dördüncü.

Bu üç ayrı başlığın hepsi (yaya, çocuk ve çarpışma) beraber ele alındığında Jazz, üst sınıflarla bile karşılaştırıldığında en iyilerin arasında.

Not: En güvenli arabanın aslında kaza yapmayan araba olduğunu da hatırlatmak gerekiyor. Bugün teste girse herhalde tek yıldız bile alamayacak bir Renault 12'de sakin sakin yolculuk yapmak, 150'yle giden beş yıldızlı bir Renault Megane II'de bulunmaktan kat kat daha güvenlidir. Arabanın ne kadar tehlikeli bir şey olduğunu bir saniyeliğine bile unutmamak, dikkatli ve sakin kullanmak şart. Aslında otomobil şoförlüğü, uçak kullanıyor olsaydınız göstereceğiniz dikkatin kat kat fazlasını istiyor.

2006 Civic'te Jazz etkileri

2006'da çıkması beklenen yeni Honda Civic'in tasarımında Jazz'ın özellikleri temel alınıyor. Magic Seats ve benzin deposunun ortaya yerleştirilmesi gibi şimdilik sadece Jazz'a ait olan özellikler, orta sınıf otomobilleri arasındaki dengeleri değiştirebilir.

http://www.autocar.co.uk/news_article.asp?na_id=210731

Bir Jazz Sitesi

Türk bir Jazz sahibinin yeni keşfettiğim ve çok başarılı bulduğum sitesi (ingilizce), özellikle Jazz sahiplerinin ziyaret etmesinde büyük fayda var.
Adresin altında da yine bu siteden aldığım uzun yol tüketim ölçümleri:

http://www12.brinkster.com/hondajazz/default.asp

5.4 lt/100 km 345 km (Klima açık)
6.2 lt/100 km 315 km (Klima açık)
4.8 lt/100 km 864 km (Klima kapalı)

260 hp'lik Jazz, Type-R'dan hızlı!

http://www.mugen-power.com/topics/dynamite0108/index.html

Sitedeki resimlere dikkatlice bakılırsa,
Mugen'in 2004 Jazz için yaptığı tampon tasarımının makyajlanan 2005 modellerde az bir farkla uygulandığı anlaşılabilir.

Kaza geçiren iki Jazz'la ilgili

İki ayrı Jazz sahibinden geçirdikleri kazaların ardından bazı parçaların gelmesi için bir - iki ay bekletildiklerini duydum. Daha fazla bilgilendiğimde bu konuyu detaylıca yazacağım.

(sonucu)

Parça değişimi için uzun süre bekletilen iki Jazz konusunda araştırma yaptım:

Normalde Jazz'in bütün yedek parçaları Türkiye'deki servislerde var. Eğer gereken parça o anda elde kalmamışsa (ve hafifse) Japonya'dan genellikle 3-4, en geç 7 günde geliyor. Ancak getirtilmesi gereken parça ağırsa (sınırı bilmiyorum) süre 1-2 haftadan başlayabiliyor.

Bu zaten bütün ithal marka ve modellerde geçerli olan bir durum, Jazz'a özgü bir servis sorunu değil.

Yine CD çalar üzerine

Belki önemsiz ama CD çalarla ilgili yeni bir not: 700 - 800 mb kapasiteli CD'lere 90 dakikaya varan müzik kaydettiğinizde bazı otomobillerdeki CD çalarlar ya arıza verip çalamıyor ya da fiziksel olarak zarar görüp kullanılmaz hale geliyorlar. iTunes yardımıyla 800 mb'lik bir cd'nin 760 mb'ını dolduracak şekilde iki albüm sığdırdım, sorunsuz çaldı. Honda'nın Jazz'daki müzik sistemini hangi firmaya yaptırdığını öğrenebilirsem yazacağım. Ayrıca müzik sisteminde "auxiliary" düğmesi olması da güzel, ileride bir CD değiştirici ya da iPod takarsam zahmetsizce dinleyebileceğim anlamına geliyor (ya da ben öyle sanıyorum).

Yine tüketim

5000 kilometre doldu, Jazz hala şaşırtmaya devam ediyor. İlk 10.000 km boyunca tüketimin sürekli azalacağı ve sonunda sabitleneceği iddiasını doğrularcasına daha da az yakıyor.

5. viteste 90 km sabit hızla su an gördüğüm minimum tüketim değeri 100 km'de 3.8 litre. Daha düşmeyecek olsa bile bu bana fazlasıyla yetiyor.

CVT (otomatik) şanzımanlı Jazz'ların yarım ila bir litre kadar daha fazla tükettiğini duydum, o bile çok düşük aslında.

Tüketim denemesi

Dün Ataşehir - Bahçelievler arası 2. köprü yolunun büyük bir bölümünü (20/35) 90 km sabit hızla katettim. Yol bilgisayarı 100 km'de 3,9 - 4,1 arası değerler gösterdi. Ardından hızlandım ve kalan yolu da 110-130 arası süratlerle tamamladım. Tüketim sadece 5,0'a kadar yükseldi. Umarım Jazz'in hibrid modelini (I-DSI 1.0 + elektrikli motor) yaparlar da 1-2 lt/100km gibi değerleri görürüz.

Aylar sonra eklenen not: Tekrar okuduğumda farkettim, açıklamayı ihmal ettiğim bir nokta var. 90 km sabit hızda ettiğim ilk değer gerçeği gösteriyor. Ancak 110 ve üzerine çıktıktan sonra göstergeyi tekrar sıfırlamadığım için sadece 5.0'a kadar yükselmiş ortalama. 110-130 km/s civarındaki normal ortalama 5,5-6 litre / 100 km civarında olmalı.

Ev yapımı müzik CD'lerini çalarken...

Kardeşimin ve bir arkadaşımın Opel'lerinin müzik sistemlerinin ev üretimi CD'leri hiç çalamadığını, ayrıca Car Survey'den yıllardır okuduğum kadarıyla sayısız otomobilin bu konuda sorunlu olduğunu biliyorum. Neyse ki Jazz'ın CD çaları, bilgisayarda hazırladığınız müzik CD'lerini sorunsuz çalıyor.

Ekşi Sözlük'te Jazz hakkındaki ilk yazım

Bu da Jazz maceramı başlatan 09.08.2004 tarihli ilk sözlük yazım:

Dünyanın resmen en az benzin tüketen motoruna sahip olması, dünyanın en düşük emisyonlu otomobili olmasi, süpermini sınıfında en yüksek
Euro Ncap sonuçlarına imza atması, bir Astra'dan daha geniş hacim sunması, bazı Toyota modelleriyle beraber dünyada şimdiye kadar hakkında en az şikayette bulunulan otomobil olması, Magic Seats denen tasarım harikasının insanı şaşkına çevirmesi, benzin deposunun ön yolcu koltuklarının altına alınması sayesinde sayısız hacim oyunlarına girebilmesi, şaşırtıcı yol tutuşu ve keyifli sürüşüyle Toyota Corolla, Mazda 3, Opel Astra ve Renault Megane II'den bir çırpıda vazgeçmemi sağlamış olan Honda modeli.

Küçük ya da orta sınıf bir otomobil ve hatta minivan almaya hazırlanan herkesin dikkatle incelemesi gereken otomobil. İnceleyiniz:

http://irishcar.com/hondajazzhmg.htm
http://www.thisisthenortheast.co.uk/the_north_east/autobytes/h/hondajazz.html
http://www.parkers.co.uk/choosing/car_reviews/review.aspx?range_id=216
http://www.mynrma.com.au/motoring/cars/buying_and_selling/new_car/reviews/1000km/honda_jazz.shtml
http://www.motoring.co.za/index.php?fSectionId=751&fArticleId=296741
http://www.carsurvey.org/model_Honda_Jazz.html

Not: Renault'nun Modus'u
Euro Ncap testlerinde beş yıldız alarak dört yıldızlı Jazz'ı ikinciliğe düşürmüştür ancak Jazz'ın çocuk ve yaya güvenliği puanları hala sınıfının en yükseklerindendir.

Sorunsuz 190.000 km?

Yahoogroups'ta tanıştığım ve Jazz'ıyla 120,000 mili (192,000 kilometre) devirmiş bir ingiliz, bu kadar yolu yaptığı son üç yıl içinde periyodik bakım dışında servise hiç gitmediğini, arabanın kesinlikle sorun ve masraf çıkarmadığını anlattı. Darısı başımıza.

İlk yüksek hız ve uzun yol denemesi

Bayramda ilk kez yüksek sayılabilecek hızlarla uzun yol yaptım, esas amacım bu koşullardaki yakıt tüketimini ögrenmekti: dört yetişkin (320 kg) ve orta dolulukta bir bagaj (15-20 kg), 250 kilometre yol, bu yolun 200 km'si boyunca 150 - 180 arası sürat, geri kalan 50 km'nin büyük bir kısmında da saatte 50-90 km. sonuç: 250 km'de 7,1 litre ortalama tüketim (mucize!), göstergeyi doğrularcasına toplamda 20 litreden az benzin tüketimi. Piyasadaki benzinli aile arabalarının çoğu bu koşullarda 30-40 litre tüketirdi.

Bu arada yüksek sıkıştırma oranının neye yaradığını yüksek hızlarda daha da iyi anladım. Sayısız testte en dayanıklı ve en uzun ömürlü benzinli motor seçilen 1339 cc'lik I-DSI, üstün teknolojisi sayesinde canlılığını son hızına kadar koruyor, gaz pedalına her basışınızın karşılığını anında veriyor.

Böyle düşük hacimli ve düşük güçlü bir motorun olsa olsa 0-100 arası hızlarda atak davranabileceğini düşünürdüm, ancak 150'deyken gaza bastığımda arabanın rahatlıkla hızlanmaya devam etmesi tek bir gerçeği hatırlatıyor: Honda, motor konusunda hakikaten bir numara.

Camda güvenlik takıntısı

3000 km'yi demin park ederken doldurdum. Şu ana kadar yaşadığım tek sorun, camın kapanırken kendiliğinden bir engele takılmış gibi açılıvermesi oldu.

Servise sordum, çocuk koruma sisteminin çok hassas olduğunu, araba çok kirlendiği zamanlar tozun ve çamurun sebep olduğu sürtünmenin yarattığı direncin bile güvenlik sisteminin devreye girmesine sebep olabileceğini söylediler. İki haftadır toz içindeydi araba. Yıkattım, gerçekten de sorun kalmadı.

Not: Eski arabamda o sistemin olmaması sayesinde çok ciddi bir gasp olayından kurtulmuştum: Aniden elini aralık camdan sokup kapı kilidini açmaya çalışan bir tipin kolunu camı hemen kapatarak hızla sıkıştırmış, o halde biraz dolaştırmış ve hızlanınca da atmıştım, bu "özelliğin" eksikliği belki de hayatımı kurtarmıştı. Günümüzdeki arabalarda size zarar vermek üzere camdan içeri uzanan birini dışarıda bırakmanız imkansız, kapatmaya çalıştığınız cam "Lütfen buyurun" dercesine sonuna kadar açılacaktır.

Geçmişte Avrupa ve Türkiye'de bazı aileler arabada yalnız bıraktıkları çocuklarının ölümüne sebebiyet verdiler, arabada yalnız bırakmaları da yetmiyor aslında, bunun için anahtarın kontak üzerinde ve camlar açılıp kapanabilecek bir pozisyonda bırakılmış olması lazım (O durumda cam açılacak olmasa bile bir çocuk arabayı hareket ettirip kendine zarar verebilir zaten).

Zamanında birileri bu kadar ciddi hata yaptığı için bir saldırıdan korunma ihtimalimin sıfırlanmış olması çok saçma. Eğer eski arabamda bu tür bir güvenlik sistemi olsaydı hayatta olmayabilirdim. Eğer bu sensör iptal edilebiliyorsa mutlaka halledeceğim. Arabada nasılsa cam kilidi var ve şoför dışında kimse hareket halinde camları açıp kapayamıyor, araba park halindeyken de biraz kafası çalışan kimse anahtarı üzerinde ve çocuğunu da içinde bırakıp gitmez zaten.

2004 yılının en "Tatmin edici" arabası

İngiltere'de 37000 sürücü, 100 otomobil modeli arasından Jazz'ı 2004 yılının en "tatmin edici" arabası olarak seçmiş. Sürpriz olmadı.

Frenler

2300 km'yi yeni tamamladım. Aracın yakıt tüketimi daha da düşmüş durumda. 1000 bakımına gittiğimde tüketimin 10.000'den sonra daha da azalacağını zaten söylemişlerdi. Bu arada daha önce hiç bahsetmemiş oldugumu fark ettiğim fren performansı da gerçekten çok etkileyici. ABS ve EBD sayesinde kuru zeminde zaten mükemmel olan frenleri son iki gündür ıslak zeminde de test edebildim. Ataşehir çıkışında yağmur altında yokuş aşağı 70-80 arası bir hızla giderken önüme aniden bir köpek fırladı. Frenleri kökledim. Araba ıslak zemine rağmen düz bir çizgide ve çok çabuk durdu. Bir GTI olan eski arabamızdan daha iyi frenleri olduğunu söylesem abartmış olmam.

I-DSI'ın faydaları

Motorun 119 nm'lik torku düşük gibi gelebilir ancak tork eğrisi çok başarılı. Şehir içinde 1500 deviri geçmeden vites değiştirerek tüketimi 3,5 litrede tutmak ve bu arada da aracı hiç zorlanmadan sürmek mümkün, I-DSI teknolojisi düşük devirlerde bile yüksek tork sağlıyor: 2800 devir/dakikada 119 nm.

Tüketim verilerine devam

42 litrelik deponun yarısına geldiğimde kilometre sayacı 350 kilometrede (depo ağzına kadar doluydu, 21 litreye 300 km de denilenilir). Bu da şehir içi kullanımda 100 km'de 6 - 6,5 litre demek oluyor ki bu süre içinde arabayı bayağı zorlayarak kullandım. 42 litrelik depoyla şehir içinde 600 kilometre yapmak mümkün.

(Ayrıca deneme için arabayı şehir içinde 2000 deviri geçmeyecek şekilde kullandığımda gördüğüm ortalama 4.2 litreydi!)

Not: Şu andaki (7 ay geçtikten sonra iyice düşen) şehir içi tüketimi, arabayı gerçekten zorlayarak kullandığımda bile 5.9 litreyi geçmiyor. Bir depoyla şehir içinde rahat rahat 700 km yapılabiliyor.

Günlük başlıyor

Alalı 3 gün oldu ve henüz 250 kilometre yapmış durumdayız, bütün bu süre içindeki ortalama şehir içi yakıt tüketimi, göstergesine göre 100 kilometrede 6 litre.

5. viteste 80 km/s sabit hızda tüketim 3,7 litre civarında, bu da lpg'li ya da dizel arabalarla karşılaştırılabilecek çok tutumlu bir değer.

Not: Bunları, 10.000 km'den sonra tüketimin daha da düşeceğini henüz bilmiyorken yazmıştım.

Sözlükten Weblog'a taşınırken

Bu noktadan sonraki 50 kadar madde, Ekşi Sözlük'te yazdıklarım olacak. Sözlük'teki format sınırlamasını burada devam ettirmemek için cümleler değiştirilmiş olsa da içerik aynı kalacak. Zamanında yazmayı unuttuğum ya da yanlış yazdığım bilgiler olursa ekleyecek ve düzelteceğim. Oradaki yazıları buraya taşımayı bitirdikten sonra da yeni günlük notlarına devam...

Son kararı verirken

Jazz'ı araştırdıkça diğer orta ve küçük sınıf otomobillerin hepsi de hızla gözümden düşmüştü ancak bir türlü ısınamadığım ucuz ve karanlık görüntülü kokpitinden hala rahatsız oluyordum. Derken 2004 yazının ortasında aldığım otomobil dergilerinden birinde 2005 model Jazz'lardaki değişiklikleri anlatan bir haber gördüm, arabanın özellikle içini gösteren resimlere bakınca büyük rahatlama yaşadım. Neredeyse nefret ettiğim ve arabanın beğenmediğim tek noktası olan kokpit tasarımı baştan sona yenilenmiş ve çok da güzel olmuştu. 2005'lerin gelmesini beklemeye karar verdik.

Honda bayileri 2005 modellerdeki değişikliklerden haberdar değilmiş gibi görünüyorlardı, belki de ellerindeki 2004'leri bitirmek için özellikle böyle davranıyorlardı, emin değilim. Biraz daha bekledik ve Kasım ayında 2005 Jazz'lar geldi. Araba nefis olmuştu. Tamponlar değişmiş ve spor bir hava kazanmış, ön farlar daha güzelleştirilmiş, ayna üzeri sinyaller eklenmiş, yepyeni ve çok şık spor jantlar (özellikle Comfort modelindeki) sunulmuştu. İçerideki en önemli özellik üst sınıf arabaların bile hepsinde olmayan optitronik göstergeler ve esas derdim olan yenilenmiş kokpitti: Kevlar / Karbon görünümlü çok şık ve kaliteli, çift renkli plastik kaplama, tamamen yenilenmiş ve alüminyum görünümlü çok güzel bir radyo / cd çalar, direksiyon üzerinden müzik kumandaları, çok şık bir vites körüğü ve başlığı...

Bu arada baştan beri
en büyük derdimiz eski arabamızı bir türlü satamamaktı. En başta markasının Rover olması, ayrıca üç kapılı, kırmızı renkli ve 1.8 olması, her galeriden tekrar tekrar duyduğum üzere, arabanın satılmasını aşırı güçleştirmişti. Bu öğelerin teki bile arabanın satılma ihtimalini ve satılacaksa da fiyatını düşürüyor. Sonuçta biz de 0-100'ü 7 küsur saniye olan, 240'lara rahatlıkla çıkıp spor Audi, BMW ve Mercedes'lere kafa tutabilen nitelikte inanılmaz hızlı bir araba olan tertemiz 200vi'ımızı 10,5 milyar gibi çok düşük bir fiyata satmak durumunda kaldık, o da belki Honda Damla'ya gidip "Arabamızı almazsanız sizden araba alamayacağız dememiz sayesinde oldu, tersinden okumak gerekirse "Arabamızı kim alırsa ondan araba alacağız" dedik elbette.

Eski arabamızı verip, güzel bir indirim yaptırıp aradaki farkı tamamladıktan ve hediye olarak park sensörünü de garantiledikten 3-4 gün sonra 2005 model düz vitesli metalik bej Jazz Comfort'umuz geldi. Herkes mavi rengini seviyordu, "Aman ondan alın" diyorlardı ancak çok güzel bir renk olmasına rağmen mavinin her Jazz'da karşımıza çıkmasından dolayı yine çok şık duran ve 2005'lerle gelen beji seçtik, iyi ki de öyle yapmışız. Siyah da Jazz'a çok yakışan bir renk ancak siyah arabalar güneş altında 3-5 derece daha sıcak oluyor, dolayısıyla baştan eledik.

Araştırma ve karşılaştırma sonuçları

Araştırmaya çok güvendiğim Honest John ve Car Survey sitelerindeki yazıları okuyarak başladım. Araba hakkında o ana dek bildiklerim, Honda Damla'daki satış görevlisinin verdiği ve aslında koltukların işlevselliğinden de fazla öteye gidemeyen bilgilerdi.

Derken çok önemli başka şeyler öğrenmeye başladım.

1- I-DSI sistemi:

Jazz'ın Türkiye'de satılan modellerinde bulunan 1.4 motor, Honda'nın benzin ve elektrikli motorla çalışan melez modeli Insight'ta da kullandığı yeni I-DSI teknolojiyle donatılmış. Tüketim / performans oranı VTEC ve türevlerinden çok daha ileri olan I-DSI, 1.339 cc'lik motorun 1.6 gibi canlı karakter sergilemesini ve bu sırada Opel Corsa 1.0 Eco'dan bile az benzin yakmasını sağlıyor. Teknolojisini şöyle özetleyebilirim. Her yanma odası başına iki buji var, ancak beraber mi yoksa aralıklı mı çakacakları ve bu aralığın ne kadar süreceği I-DSI işletim sistemi tarafından belirleniyor. İki bujinin değişken aralıklarla çakması, maksimum torku olabildiğince aşağı devirlere çekerken sıkıştırma oranını da 10.8:1 gibi çok yüksek bir değerde tutuyor. Böylece motorun tek değil, çoğul karakteri oluyor. Sabit hızla giderken çok az yakıt harcarken (90 km/s'de 3,9 litre / 100 km gibi) gazı köklediğinizde ihtiyaç duyduğunuz ekstra güç süratle üretiliyor, araba yüksek hızlarda bile rahatlıkla ivmeleniyor.

2- Benzin deposunun konumu:

Kullandığımız ve gördüğümüz otomobillerin hemen hemen hepsinde benzin deposu arkada bulunur. Bazılarında arka yolcu koltuğunun altına, bazılarında arkasına, bazılarında da uzunlamasına hem bagaj hem koltukların altına yerleştirilir. Bu yüzden, özellikle küçük sınıf üyesi modellerde bagaj ve arka bölmeler olabileceğinden daha küçüktür. Ayrıca şiddetli kazalarda arkadan alınan darbeler de depoya zarar verebilir.

Jazz'da hem güvenliğin artmasını hem de iç mekanın inanılmaz derecede genişlemesini sağlayan devrimci çözüm, benzin deposunun arabanın arka altından tam orta altına, (yani ön koltukların altına) alınması olmuş. Böylece bazı ufak cep ve göz çözümleri dışında zaten değerlendirilemeyen ölü bir alan, yakıt deposu için kullanılmış.

Bu sayede kazanılan hacimin sonuçları şaşırtıcı:

a) Arka koltukların altı, depo olmadığı için boş. Zaten Magic Seats denen koltuklar da bu sayede varolabiliyor. Arka koltukları yukarı doğru katlayarak 1.28 metre yükseklikteki yükleri rahatlıkla taşıyabiliyor ya da ek bir bagaj ihtiyacı doğduğunda bu çok geniş ikinci alandan kolayca faydalanabiliyorsunuz. Ya da arka koltukları öne doğru indirdiğinizde içinde rahatlıkla ayakta dağ bisikleti veya yatırarak çamaşır makinesi vs. taşıyabileceğiniz dev ve düz zeminli bir bagaj elde ediyorsunuz. Honest John'da ve farklı kaynaklarda da yazdığı üzere, Meriva, Modus, Idea ve Colt, kendi çaplarında gayet kaliteli ve kendilerine göre işlevsel modeller olsalar da, Jazz'ın kullanışlılığının yanına bile yaklaşamıyorlar.

b)
Bagajın yükleme eşiği, stepnenin varlığına rağmen, son derece alçak. Örneğin dışarıdan Jazz'la aynı yapıda gibi görünen Mercedes A'dan çok daha aşağıda. Bu da yüklemede büyük kolaylık sağlıyor.

c) 380 litrelik bagaj, aynı boydaki Modus, Colt, Getz, Corsa, Fiesta, Polo gibi arabalarınkine göre 100-150 litre kadar daha büyük. Rakiplerin bazılarında arka koltukları öne iterek bagaj hacmini artırabiliyor olsanız da bu diz mesafesinin azalmasına sebep olan ve bagajı ancak 250-300 litreye kadar büyütmenizi sağlayabilen bir hareket.

d) Jazz'ın iç hacmi, bir üst sınıftaki Astra, Golf, Mazda 3, Toyota Corolla gibi hatchback arabalarla ya aynı ya daha geniş. Bagajı, bu arabaların hatchback modellerinin hepsininkinden daha geniş. Bahsettiğim sınıftaki arabaların en iyileride bagaj hacmi 340-350 litreyken Jazz'da 380 litre, ayrıca amortisörler kompakt olduğu ve yer kaplamadığı için bu 380 litre son derece kullanışlı.

3- Yol tutuşu:

Torsiyon çubukları, sadece Jazz için özel olarak tasarlanmış kompakt arka amortisörler ve 185/55R15 Bridgestone Potenza RE040 lastikler, her Jazz'la standart olarak geliyor. EPS
(sadece kullanıldığında güç çeker) destekli direksiyon ve hem ABS (Fren kilitlenmesini önleme sistemi), hem EBD (Elektronik Fren Dağıtımı) hem de Brake Assist (Acil durumda frenlere ekstra güç uygulanması) ile donanmış gerçekten kaliteli frenlerin de yardımıyla Jazz, yola sağlam basan, virajlarda tüylerinizi ürpertmeyen, daima düz bir çizgide ve kısa mesafede savrulmadan duran, sürücüsüne kötü sürprizler yaşatmayan bir otomobil (arka frenleri kampana olan Comfort modelini kullanmama rağmen 11.000 km'den sonra rahatlıkla söylüyorum).

4- Otomotiv tarihi açısından bakıldığında:

2001'den beri sayısız yabancı otomobil dergisinde Jazz'ın aynı Citroen 2CV, VW Kaplumbağa ve özgün Mini gibi doğru zamanda ve doğru şekilde tasarlanmış, kendi türünü yaratan özel bir model olduğunun altı çizildi. Bundan sonra başta diğer Honda modelleri olmak üzere farklı markaların farklı modellerinde de (örneğin özellikle Colt ve Modus'ta iyi - kötü denendiği gibi) Jazz'la karşımıza çıkan yeniliklerin yaygınlaştığını göreceğiz.

27 Haziran 2005

İlk tanışma

İki üç gün sonra Honda Damla'nın önünden geçerken aklıma kardeşimin tavsiyesi geldi, eşime "Jazz'a da bir bakalım mı?" diye sordum, isteksizce onayladı. Galeriye girdik, Jazz'ı alıcı gözle - ama hala dışarıdan - incelemeye başladık. Tipi çok sevimli geliyordu, önü spor, arkası aile arabası hissi veriyordu, ufaktı (3.85 metre), Corsa ya da Getz gibi arabaların boyundaydı. Dolayısıyla içi de çok dar olmalıydı.

Derken birimiz kapısını, diğerimiz de bagajını açtık, ne olduysa da o an oldu. Bu kadar araba inceledikten sonra belli kalıplarla bakmaya alışmış gözlerimiz nihayet geniş bir araba bulmanın sevinciyle parladı. Ancak Jazz gibi ufak bir otomobilin (burnunun kısalığına rağmen) nasıl olup da bu derece geniş olabildiğini aklım almadı. İçi bir üst sınıftaki Golf, Astra ya da Megane II'den kesinlikle çok daha ferah ve aydınlıktı. 380 litrelik bagajı bu arabaların hepsininkinden daha büyüktü. Bütün bunlar bizim için yeterince iyi değilmiş gibi bir de Magic Seats denen harikayla tanıştık, zaten o an, Jazz almaya karar verdiğimiz andır. Hayatım boyunca sayısız araba inceledim, her türlü koltuk fonksiyonunu kullandım ama bu kadar kolay kontrol edilip bu kadar da sade ve etkili olan tek bir örnek daha görmedim.

Ancak arabada beğenmediğimiz noktalar da oldu. İncelediğimiz Jazz, 2004 modeldi ve ön konsolun tasarımını zayıf bulmuştum. Müzik sistemi düğmeleri, klima kumandaları ve bütün diğer butonlar eski yüzlü duruyordu. Gösterge aydınlatması da bana göre yetersizdi.

Yine de Jazz'ın işlevselliği ve genişliği bizi bu kadar etkileyince çok detaylı bir araştırmaya başladım. Araştırmada öğrendiklerim bir sonraki yazıda yer alacak.

Jazz'dan önce, seçenekleri incelerken

Araba yenilemeye karar verdiğimde çok uzun ve detaylı bir araştırma yapmaya başladım. Güvenliği yüksek, tüketimi düşük, iç hacmi yeterli ve özellikle bagajı 350 litreden büyük, işlevsel ve sürüşü de keyifli bir model arıyorduk.

Jazz hiç aklımızda yoktu. İlk seçeneklerimiz yeni Astra, Megane II hb, Toyota Corolla hb ve Mazda 3 Sedan'dı. Karım bunları büyük buluyor ve Opel Corsa'yı tercih ediyordu. Diğer beğendiğimiz bir model de yeni Audi A3'tü ancak o da bütçemizi çok aşıyordu, dolayısıyla baştan eledik.

Yeni Astra Türkiye'ye gelince Gedizler'e gittik. Astra'yı pek beğenemedik, tasarımı kaba, içi de fazla ağır geldi. Eşim orada Corsa'nın bizim için ne kadar dar ve kullanışsız olduğunu da görünce Opel'i de unuttuk. (Jazz'ın türünde sayılabilecek Meriva da vardı elbette ama kesinlikle ferah bulmadık, içine girmemizle bunalıp fırlamamız bir oldu, zaten o sırada o sınıfa da ilgi duymuyorduk)

Tasarımını (çoğunluğun aksine) sevdiğimiz Megane II HB'nin büyük boyutlarına rağmen ne kadar karanlık ve aslında geniş de sayılamayacak bir araba olduğunu görünce Renault'dan da vazgeçtik. Ayrıca gerek Astra gerek Megane'da sunroof (eski arabamızda da olduğundan özellikle istiyorduk) gibi donanımlara girdiğinizde fiyat çok yükseliyor, ucuz olan giriş modellerinde de tatmin edici donanım bulunmuyordu.

Geriye çok beğendiğimiz Mazda 3 Sedan ve Corolla Hatchback kalmıştı. Mazda 3'ün giriş seviyesindeki donanımı bütün rakiplerinden çok daha iyiydi, fiyatı da çok uygundu. Ancak almayı istememize rağmen o sırada konuştuğumuz galeriler arabada 5-6 aylık bekleme süresi olduğundan bahsettiler. Kös kös geri döndük.

Son olarak Toyota Corolla'ya (hb) baktık. Zengin donanımı, teknik üstünlüğü, malzeme ve işçilik kalitesi, servis giderlerinin düşüklüğü ve kullananlardan bol bol duyduğumuz övgülerle kolaylıkla seçilebilecek bir arabaydı, ancak Astra'sından Megane'ına sayısız rakibinde zaten yetersiz bulduğumuz iç mekan ve bagaj konusunda daha da düşük değerler sunuyordu, ayrıca dış tasarımına da fazla ısınamamıştım.

Bu arada bir önceki Golf'ü çok beğeniyorduk ancak yenisi çıktığında kahrolduk desem yeridir, beğenemedik, bagajının ufaklığını da aklım almadı, kasası yenilenen bütün modellerde araba boy ve yükseklikleri artmış, ancak bagajlar nedense büyüyememiş ya da küçülmüştü. (24.11.2005 tarihli ek: Eski Golf'ün arka amortisörleri Torsiyon Çubuğu tipindeyken yenilerde McPherson tipine geçilmiş. McPherson, yol tutuşu açısından ağırlaşıp büyüyen Golf'e elbette gerekli olabilir ancak o kadar yer kaplıyor ki araba irileştiği halde bagaj küçülüyor)

Bir de şu gerçek var, o da aslında bu arabaların tekinin bile tüketim açısından ekonomik olmadığı. Hepsinin de 8 litreden başlayan şehir içi tüketim değerleri var, özellikle az harcayan araba arayanlar için kesinlikle uygun değiller. Elbette dizel seçeneği de var ancak bu sınıftaki araçların dizel olanları çok pahalı ve bazılarında benzinliyle aradaki fiyat farkını kapatmak için 100-150 bin km yapmak gerekebiliyor. Halbuki çoğumuz arabalarımızı o kadar kilometreyi aşmadan elden çıkarıyoruz,
arabaların ikinci el değerleri 100.000'i geçince çığ gibi düşüyor.

Ne yapacağımızı şaşırmış bir durumdayken kardeşim Jazz'a bir bakmamızı söyledi. "O çok küçük, bize yetmez" dedim. Astra'yı - Golf'ü ufak bulduğumuza göre herhalde Scenic ya da C-Max gibi arabalar paklayacaktı bizi, ancak onlar da pahalıydı. Bu tavsiyeyi yine de not ettim.

26 Haziran 2005

Açıklama

Bu günlüğün Honda Türkiye A.Ş. ya da reklam ajansıyla en küçük bir bağlantısı bulunmamaktadır.

Varoluş sebebi, bir seneden uzun süren çok detaylı bir araştırma sonucunda yaptığı seçimden ileri derecede memnun kalmış bir Jazz sahibinin aynı süreçten geçen ve onbinlerce ytl harcamaya hazırlanan kafası karışık insanlara yardımcı olma ve asla yeterince tanıtılmayan farklı bir seçeneği gösterme çabasıdır.

Öyleymiş gibi görünmese de tamamen tarafsızdır, tarafsız kalacaktır; otomobilin ya da servis(ler)inin olumsuz taraflarıyla karşılaşılırsa aynen yazılacaktır.

Önemli not: Jazz günlüğünü Aralık 2004'te Ekşi Sözlük'te başlattım. Yedi aydır yazdığım yorumları, sözlükte yer almayan ve araştırma aşamasını detaylı olarak anlatan giriş yazılarının ardından bu
weblog'a toptan gireceğim için ilk elli kadar maddenin tarihleri hatalı olacaktır.

Not: Sözlük yazarlarından Passion'a (
Baturalp Torun), zaten ne zamandır aklımda olan bu siteyi hayata geçirmemde itici güç olduğu için sonsuz teşekkürler.