27 Haziran 2005

İlk tanışma

İki üç gün sonra Honda Damla'nın önünden geçerken aklıma kardeşimin tavsiyesi geldi, eşime "Jazz'a da bir bakalım mı?" diye sordum, isteksizce onayladı. Galeriye girdik, Jazz'ı alıcı gözle - ama hala dışarıdan - incelemeye başladık. Tipi çok sevimli geliyordu, önü spor, arkası aile arabası hissi veriyordu, ufaktı (3.85 metre), Corsa ya da Getz gibi arabaların boyundaydı. Dolayısıyla içi de çok dar olmalıydı.

Derken birimiz kapısını, diğerimiz de bagajını açtık, ne olduysa da o an oldu. Bu kadar araba inceledikten sonra belli kalıplarla bakmaya alışmış gözlerimiz nihayet geniş bir araba bulmanın sevinciyle parladı. Ancak Jazz gibi ufak bir otomobilin (burnunun kısalığına rağmen) nasıl olup da bu derece geniş olabildiğini aklım almadı. İçi bir üst sınıftaki Golf, Astra ya da Megane II'den kesinlikle çok daha ferah ve aydınlıktı. 380 litrelik bagajı bu arabaların hepsininkinden daha büyüktü. Bütün bunlar bizim için yeterince iyi değilmiş gibi bir de Magic Seats denen harikayla tanıştık, zaten o an, Jazz almaya karar verdiğimiz andır. Hayatım boyunca sayısız araba inceledim, her türlü koltuk fonksiyonunu kullandım ama bu kadar kolay kontrol edilip bu kadar da sade ve etkili olan tek bir örnek daha görmedim.

Ancak arabada beğenmediğimiz noktalar da oldu. İncelediğimiz Jazz, 2004 modeldi ve ön konsolun tasarımını zayıf bulmuştum. Müzik sistemi düğmeleri, klima kumandaları ve bütün diğer butonlar eski yüzlü duruyordu. Gösterge aydınlatması da bana göre yetersizdi.

Yine de Jazz'ın işlevselliği ve genişliği bizi bu kadar etkileyince çok detaylı bir araştırmaya başladım. Araştırmada öğrendiklerim bir sonraki yazıda yer alacak.

Hiç yorum yok: