27 Ekim 2005

"Budur!" #2: Jazz'a "En Kaliteli Ürün" ödülü

Synovate'ın yaptığı bir ürün kalitesi anketinde Jazz, açık arayla ve - iki ödülle - birinci oldu: Hem en sorunsuz küçük hatchback, hem de sınıflar arası toplamda en sorunsuz araba.

Anket şu şekilde gerçekleştiriliyor: otomobil satıldıktan sonraki 90 gün boyunca müşteriden gelen her türlü şikayet kaydediliyor. Örneğin satılan araba başına Mercedes E sınıfının 8, Ford Fiesta'nın da ortalama 15 şikayet aldığı ankette Jazz'ın otomobil başına aldığı şikayet sadece 4,9 ve bu da anketteki en düşük değer. 80
kadar otomobilin değerlendirilmeye alındığı anketin genel ortalaması araç başına 13,7 şikayet.

Mercedes ve Audi gibi lüks markaların son yıllardaki düşüşleri devam ederken BMW yükselişe geçmiş. Genel olarak bakıldığında önceki senelere göre otomobillerin kalitesi %45 civarında artış göstermiş.

Anketin ayrıntılarına bu adresten ve Engineering News sitesinde 24 Ekim 2005 tarihin
de çıkan haberine de buradan ulaşabilirsiniz.

Not: Anketin grafiklerini dokunmadan yayınlıyorum. Türkçeleştirmeyle ilgili soracaklarınız olursa lütfen çekinmeyin.

Honda, Çin'den şikayetçi

24 Ekim tarihli bir Reuters haberi, uzun süredir bütün Jazz sahiplerinin şüphelendiği bir konuya açıklık getiriyor. Elimden geldiğince çeviriyorum:

"Honda'nın Kalite Sorunları"

Bu, Honda'nın toplam kalitedeki haklı şöhretini de düşünecek olursak, atabileceğimiz en olanaksız başlıktı.

Ancak Honda, Jazz'ın Çin'de üretilen ve şu anda Avrupa'da satılan versiyonlarında bazı kalite sorunları olduğunu kabul etti. Bu sorunların iç bölüm işçiliğinde ortaya çıktığı görülüyor. Honda bu sorunu kaynağında çözmeye çalıştığını ve arabaların Avrupa'ya gelişlerinde çok sıkı kontrolden geçirilip, sorunların bayilere dağıtılmadan düzeltildiğini açıkladı.

Honda'nın duyurusu, Çin'le ilgili ciddi sorunlara işaret ediyor: Yerel parça üretimini Dünya standartlarına yükseltmek ve yerel işçilerin bu parçaları aynı yüksek standartlarda montajlamasını sağlamak.
Honda bile bu konuda güçlük çekiyorsa, batıya otomobil ihraç etmek isteyen Çinli firmaları ne gibi sorunların beklediğini hayal bile etmek zor.


Haber bu kadar, daha fazla detay yok. Geçtiğimiz yaz boyunca yerli basında çıkan çeşitli haberlerde, Çin'deki yeni fabrikada üretilecek olan Jazz'ların Avrupa'yla birlikte Türkiye'ye de gönderileceği duyurulmuştu. Ancak yabancı haberlerde bu daima "Çin'li Jazz'lar sadece Avrupa kıtasına gönderilecek" şeklinde geçti.
Türkiye'ye gelen Jazz'ların Çin mi yoksa Japon kaynaklı mı olduğu konusunda bazı 2006 model Jazz sahipleri kendi araştırmalarını yaptılar ve kendi Jazz'larının Japonya'dan geldiğini öğrendiklerini belirttiler.

Neticede Honda'nın da açıkça ifade ettiği bir memnuniyetsizliği varsa soruna şimdiden çözülmüş gözüyle bakabiliriz.

17 Ekim 2005

Budur!

Bu günlüğe bir sene önce Ekşi Sözlük'te başladığımdan bu yana çok soru cevapladım. Giderlerin ardından en çok gelen merak edilen konu, arabanın gerçekten de o kadar geniş olup olmadığıydı. Cevap olarak sayısal veriler fazla işe yaramıyordu. Aynı TV kanallarındaki "dannn" efekti gibi bir şey "çakmak" gerekiyordu.

O "dannn" efektine dün yabancı bir otomobil dergisinin sayfalarını karıştırırken rastladım. Beni ileride vereceğim nice uzun cevaplardan kurtaran, kalem tutan elleri dert görmeyesice Rogelio Rivera (Auto Plus, Meksika) çok açık bir şekilde yazmış:

"Jazz, Toyota Rav4 ve Honda HR-V gibi araçlardan daha geniş bir yaşama alanı sunuyor. Jazz ayrıca yine bir Honda modeli olan CR-V dışında (2004 sonu itibariyle) varolan bütün kompakt SUV'lardan daha fazla diz mesafesine, Mitsubishi Outlander'dan da daha yüksek bir tavana sahip."

Jazz'ın Polo'larla, Fiesta'larla vs. karşılaştırılmasını niye çok saçma bulduğum artık anlaşılmıştır herhalde. Bu arabayı bir senedir kullanıyorum, içini ve yapabildiklerini görüp de şaşırmayan tek bir kişiye rastlamadım, buna Nissan X-Trail sahibi bir
arkadaşım da dahil.

Soranlara bundan sonra Astra - Polo - Fiesta vs. ölçülerinden, bagaj hacimlerinden vs. bahsetmek yerine sadece bu örneği vereceğim.

12 Ekim 2005

Honda WOW, Jazz'ın geleceği mi?

Honda, 39. Tokyo Otomobil Fuarı'na varolan modellerinin yanı sıra üç de konsept aracıyla katılıyor. Bunlardan Jazz meraklılarını en ilgilendirebilecek olanı, Jazz (Fit), FR-V (Edix) ve benzeri tek hacimli Honda modellerinin geleceği hakkında önemli ipuçları veren WOW (Wonderful Open-hearted Wagon) konsepti.

Motor ya da şanzımanı konusunda bilgi verilmeyen WOW'un göze ilk çarpan özellikleri şunlar:

- Öne ve arkaya kayarak açılan kapılar,
- Yanlara doğru açılan 2:1 oranlı iki bagaj kapısı,
- Evcil hayvanları sağlıklı ve sorunsuz bir şekilde taşımak için tasarlanmış geniş ve havalandırmalı bölmeler
- Alçak bagaj girişi
- Hareket rahatlığı sağlayan orta koridoru,
- Parke benzeri kaplaması sökülüp çok kolay temizlenebilen tamamen düz zemin,
- Bagaj bölmesinde ihtiyaç durumunda kullanılabilen iki kişilik koltuk
- Her şekli alabilen ve gerektiğinde tamamen sökülebilen toplam 3 koltuk sırası
- Yan aynaların görevini üstlenen kameralar
- Aracı boydan boya kateden cam tavan şeridi
- Şeffaf kapı altları (Sebebini sormayın, ben de bilemiyorum:)

WOW konseptinin çeşitli fotoğraflarına bu ve bu adreslerden erişmek mümkün (sanırım ikisi de aynı)

Jazz'dan CRX çıkar mı?

Honda'nın efsanevi kupesi CRX, neredeyse 20 sene sonra, yeni nesil Jazz platformunun türevi olduğu iddia edilen bir temel üzerinde yeniden doğuyor. Hakkında iki internet haberi ve Newsweek dergisinden çekilmiş gibi duran şüpheli bir fotoğraf dışında henüz pek bir bilgi olmasa da duyduklarımı aktarayım (çok eğik açıdan çekilmiş sayfa fotoğrafının arabaya ait bölümünde perspektif düzeltme yapmaya çalıştım, yine de orantılarda hata olabilir)

1- 1.6 litrelik ve 115 beygirlik bir motor,
2- Bu motorun gücünü son damlasına kadar değerlendirecek olan son derece hafif bir gövde (800 kiloyu aşmayacak deniyor, ağırlık / güç oranına bakılırsa gerçekten çok hızlı olacak)
3- Jazz'daki gibi ortaya konumlandırılmış benzin deposu ve bu sayede uygulanan Jazz arka koltukları sayesinde ufaklığına rağmen hiç de dar olmayan, rahat bir kupe.

Resmin doğru olduğunu varsayıyorum: hoş bir araba olmakla birlikte orijinal CRX'teki hırçın görüntüden çok uzaklaşmış. Sanki CRX gibi benzersiz bir arabanın devamı olmaktan çok Mitsubishi Colt CZ ya da küçük sınıftan herhangi bir GTI'ın rakibi gibi duruyor. Yine de böyle bir aracı kullanmadan sadece şekline bakarak değerlendirmeye kalkışmak yanlış olur. CRX'i tekrar canlandırırken eskisi gibi 160 değil de 115 beygirlik bir motor kullanılıyorsa bir bildikleri vardır diye düşünüyorum.

Neticede Lotus Elise'in de giriş modelinde sadece 120 beygirlik bir motor var ama Elise, benim diyen ciddi spor otomobillerin %90'ından daha yüksek akselerasyona sahip. Hafiflik önemli.

08 Ekim 2005

Paris trafiğinden manzaralar

Bir haftalık tatilimiz sona erdi, yediğim içtiğim benim olsun ve hemen Paris'in arabalarından bahsedeyim.

Her gün neredeyse onar saatimiz yürümekle geçtiğinden, otomobilleri bol bol gözlemleme fırsatım oldu.

Bazı notlar:

- Paris trafiğinde bir hafta boyunca tek bir Astra ya da Golf görmedim. İlk başta eksikliklerini anlamadım ancak iki üç gün sonra farkına vardım bu tuhaflığın. Sonraki günler özellikle arandım durdum, gerçekten de hiç rastlamadım. Focus, Mazda 3 ya da Corolla'lardan birer ikişer zar zor gördüm. Çok az Corsa ve Polo vardı, onlar da hep eski kasaydı. Fiesta gördüğümü hatırlamıyorum, Civic'ten de taş çatlasa 4-5 kere gördüm. Megane II HB gani gani vardı, çoğu da üç kapılı 1.9 dizellerdi.

- Sokaklarda en bol Renault Twingo vardı. Değeri bizde pek anlaşılmayan ve artık zaten satılmayan bu muhteşem ufaklık, Fransızların gönlünde gerçekten de taht kurmuş durumda. Twingo'ya profilden dikkatlice bakarsanız Jazz'ı tasarlayanların ilham kaynağını tabak gibi görebilirsiniz, ya da bana öyle geliyor, kimsenin günahını almayayım.

- Twingo'nun ardından en çok rastladığım araba Smart Fortwo'ydu. İki kişinin binebileceği en geniş küçük araba olan Fortwo bizde "lüks oyuncak" muamelesi görüyor, gereksizce yüksek fiyatlara satılıyor. Oysa çok kullanışlı ve güvenli bir şehir arabası.

(Smart'a "Güvenli" dememe kardeşimin itirazı oldu, haklıdır, ancak o boydaki ve sınıftaki bir araba için kale gibi sayılabilir Fortwo)

- Diğer fransızlardan Citroën'in en çok gördüğüm modeli bizde pek tutulmayan Picasso oldu. Çok yeni olmalarına rağmen Peugeot 1007'lerden de bol bol gördüm, ancak öyle ezici bir Renault üstünlüğü var ki, diğer markalar çok gerilerde kalıyor.

- Twingo ve Smart'ların ardından en fazla karşılaştığım araba modeli eski Mini'ler oldu. Yeni Mini'lerden de az da olsa var ve neredeyse hepsi de Cooper S.

- Her Avrupa şehrinde olduğu gibi Paris trafiğinde de küçük arabalar çok yaygın, ancak "çok büyük" arabalardan da bol bol var. Mesela Renault Espace'ın eski - yeni bütün kasalarına bol bol rastladım.

- Taksilerde tuhaf bir Peugeot 407 ve Opel Zafira bolluğu vardı. Bu iki modeli trafikte normal şekilde görmek pek mümkün olmadı, neredeyse hepsi de taksiydi. Bu arada bizde dağı taşı kaplayan ve bir türlü ısınamadığım 307'lerden Paris sokaklarında çok az gördüm.

- Fransız malı olmayan arabaların azınlıkta olduğu Paris trafiğinde en çok denk geldiğim ithallerin başında Jazz vardı. Gördüğüm Jazz'ların neredeyse hepsinin de arka koltukları yatık durumdaydı, arabaların içi de dağ gibi ıvır zıvırla doluydu.

- En hoşuma giden şey, yine diğer Avrupa şehirlerinde de olduğu gibi, şoförlerin öndeki ve arkadaki arabalara "dokundurarak" parketmelerini seyretmekti. Arabanın boyu 4 metreyse ve park yeri de sadece 3,95 metreyse o araba oraya mutlaka giriyor. İtalya'da da bunu aynen yapıyorlar, ancak çok daha sert davrandıklarından tamponları paramparça dolaşıyorlar. Fransızlar çarpmaktan ziyade usturuplu bir şekilde ittiriyorlar. Pek de alışık olmadığımız bu olayı seyrederken "park sensörü" kavramı birden anlamsızlaşıveriyor, çünkü tamponun kendisi park sensörüne dönüşmüş durumda.

- Türkiye'ye dönünce gözüme ilk batan, yollarımızda anormal sayıda sedan otomobillerin olmasıydı. Paris'te sedan araba yok gibiydi, olanlar da genellikle lüks otomobillerdi. Bizdeki inanılmaz minibüs - taksi bolluğu da dikkatimi çeken başka bir nokta oldu.

Paris'in otomobilleri konusunda aklımda kalanlar bu kadar.

Ek:

Aklımda kalanlar bu kadar değilmiş, unuttuğum bir iki şey daha var:

1-Volkswagen'in
sokaklarda tanıtım için dolaştırılan yeni bir modeli vardı, adı da Fox. Çok ufaltılmış ve iki kapılı bir Golf Plus'a benzeyen bir model, muhtemelen pek de tutulmamış olan Lupo'nun yerine gelecek. Lupo'nun (Latince'de) kurt, Fox'ın da (İngilizce'de) tilki demek olduğunu düşünürsek...

2- Toyota Aygo ve tamamen aynı platform ve motor üzerine üretilen Peugeot 107'yi de tanıtımları sırasında dünya gözüyle görme fırsatım oldu. Çok küçük ama çok güzel şehir arabaları. Toyota Aygo'nun tasarımı 107'den kesinlikle daha güzel.