29 Temmuz 2005

Uzun yol testi sonucu

Nihayet İstanbul'a vardık ve böylece ilk ciddi uzun yol testimiz sonuçlandı. Zaman zaman o kadar gazlamama ve klimanın yolun büyük bölümünde açık olmasına rağmen tüketim daima 6 litrenin altında kaldı. Genel ortalama da 5,7 litre. Arabayı bozuk yollara sokup 4x4 muamelesi çektiğimiz çok oldu, yüksekliği sayesinde en ufak bir sorun bile çıkarmadı, kumda, çakılda, çamurda rahatlıkla ilerledi, ne patinaja düştü ne de sağından solundan bir takırtı - tukurtu geldi.

Arabanın aldığı tek hasar benim dalgınlığım yüzünden oldu. Milas'ta bir bankamatikten para çekmek için kenara yanaşırken jantlardan ön sağdakini yolda duran yüksek bir kaldırım taşına sürttüm, bayağı çizildi. Neyse ki çok yakından bakana kadar belli olmuyor.

Lastik havasını sık sık kontrol ettim, eksik ya da fazla basınçla tüketimin arttığını ve menzilin %3 kadar düştüğünü, yol tutma (ve dolayısıyla fren) kabiliyetlerinin azaldığını ve lastiğin dengesizce aşındığını unutmayın.

Çanakkale'den Bodrum'a yolların daha boş olacağını düşünerek Pazartesi sabahı çıktık, ancak o kadar çok kamyon ve tır vardı ki sürekli sollamalar yaparak gittik. 90 km/s yaptım diye yazsam da bilin ki belki yüz kere ikinci viteste gazı kökleyerek sollamalara çıktım, sabit bir hızı tutturmak ilk 50 km'deki 90 km/s dışında (4,4 litre / 100 km) hayal oldu.

Aşağıdaki verilerin yanlış anlaşılmaması için bir açıklama yapmam gerekiyor. Yola çıkarken sıfırladığım sayaca, Bodrum'dan dönüşe geçene kadar (1347 km) dokunmadım. Örneğin ilk 7-8 yüz kilometre boyunca 5,2 litre olan ortalama 100 kilometrelik otoyolda 5,3'e çıkınca bu aslında o yüz kilometrelik arada elbette 6 ila 8 litre gibi bir tüketim gerçekleştiğini gösteriyor, bir ara (üşenmezsem) hesaplayıp o değerleri de yazarım...

önce notlarım:

1- Çekmece - Seddülbahir (360 km, 90-110 km/s, klima kapalı): 5,1 litre /100 km

(ilk 50 km boyunca sabit 90 km/s süratte ortalama 4,4 litre)

2- Gelibolu (yarımada içinde 140 km, şehir içi koşulları, klima açık): 5,2 litre /100 km

3- Çanakkale-İzmir (310 km, klima son yarısında açık, 90 km/s): 5,2 litre /100 km

4- İzmir - Aydın Otoyolu (100 km, klima hep açık, 120-150 km/s): 5,3 litre / 100 km

5- Bodrum'a vardığımızda toplam 1128 km'lik yolun sonunda 5,4 litre / 100 km

6- Bodrum içinde 219 km yaptıktan sonra 1347 km'de dönüş yoluna çıkarken 5,4 litre / 100 km, klima daima açık

(Bodrum Çıkışında depoyu doldurup göstergeyi sıfırladım)

7- 100 km'lik İzmir otoyolunda klima sürekli açık şekilde 150-180 km/s sürat (hata paysız gerçek hız fabrika verisi olan 170 olmalı), ardından depo 1/4 doluluk seviyesine gelinceye kadar klima yine sürekli açık, sonuç 534 km ve 5,7 lt / 100 km.

8- İstanbul / Ataşehir'e kadar kalan ve malesef not etmeyi unuttuğum yol sonunda (sıfırlamamıştım) gördüğüm ortalama (tem yolu üzerinden 130 km/s, klima açık) 5,9 lt / 100 km.

Toplam yol 1347 + Bodrum - İstanbul Ataşehir(700-750 km olmalı). dönüş yoluna 700 km diyerek hesaplarsak toplam yol 2047 km. ortalama tüketim ilk 1347'de 5,4 litre, dönüşteki 700 km'de de 5,8 litre. Genel ortalamaya da 5,6-5,7 diyelim.

100 km'de 5,7 litreden 2047 km, yuvarlak hesap 117 litre eder: 327 YTL'lik 98 oktan benzin. 2 tam ve bir de 3/4 depo.

Sonuç (Dönüş yolunu net olarak hesapladıktan sonra düzeltilmek üzere):

Toplam yol: 2047 km
Harcanan benzin: 42 litreden 2,75 depo
Klima: 1547 km boyunca açık, geri kalan 500 km'de kapalı
Sürat: genellikle 90-120, otoyollarda 130-180 km/s, Gelibolu ve Bodrum içinde (toplam 359 km) şehir içi sürüş koşulları.

Bu koşularda 42 litrelik depo başına katedilen ortalama yol 744 kilometre, karma tüketim 5,7 litre

Klimasız 90 km/s tüketim (ilk 50 km): 4,4 litre

Bu koşulda bir depoyla (42 lt) erişilebilecek menzil: 954 km.

Malesef sürekli sabit 90 km/s yapabileceğimiz, sollamak, yokuş çıkmak gibi tüketim artırıcı koşulların yaşanmayacağı türden bir yol yok.

Jazz'ıyla henüz uzun yola çıkmamış olanlar varsa şunu söylemek isterim, hiç çekinmeyin, şeker gibi araba. Koltuk rahat, direksiyon rahat, aracın yüksekliği ve görüş açısı çok iyi. Yüklü olmasına rağmen ne sollamalarda ne de yokuşlarda üzdü, bazı sollamalarda üçüncü vitesin yetmediği ve ikinci vitese geçtiğim durumlar oldu haliyle.

Gerek geniş iç hacme yetmesiyle, gerek güçten / akselerasyondan çalmamasıyla, gerek tüketimi minimal derecede artırmasıyla yaz yolculuklarında klimayı çekinmeden açık tutmanızı da tavsiye ederim.

Önemsiz not: Yazının başındaki 29 Temmuz tarihi, tatildeyken bir internet kafede siteye yazacaklarımı unutmamak için not düşmemden ve şimdi de o notu düzenlememden kaynaklanıyor. Doğru tarih 7 Ağustos 2005'tir.

21 Temmuz 2005

Beklenen uzun yol testi

Önümüzdeki Cumartesi sabahı eşimle iki haftalık bir tatile çıkıyoruz. Önce Gelibolu, ardından da (Belki yol üstünde daha önce hiç görmediğimiz İzmir Şifne'ye uğrayarak) Bodrum Yahşiyalı'ya gideceğiz. Oradayken Pink Martini konserini de kaçırmayız. İlk hafta böyle geçer, sonra daha güneye gider, üç beş yeni yer keşfeder ve dönüşe geçeriz. Benzer bir tatilde daha önce 3000 km yol yapmıştık. İnternet kafelerde siteyi güncellemeyi ve yol notlarımı girmeyi planlıyorum. Tüketim, (eğer olursa) teknik sorunlar ve (işim düşerse) yerel Honda servisleri hakkında yazacağım. Planım, yolun başından sonuna göstergeyi hiç sıfırlamadan 3000 km'deki ortalama tüketimi öğrenmek.

Not 1: Bazen yol demeye bin şahit isteyen patikalara dalıp arkeolojik keşif turları da yapıyoruz, bilmeden daldığımız bu "destabilize" yollar çok uzun çıkabiliyor. Üzerlerinde haliyle benzin istasyonları da bulunmuyor. Bu sefer belki yedek yakıt taşımak için satılan özel bidonlardan alabilirim. Herhalde 5 litrelik ufak bir bidon yeter de artar, o kadar benzin Jazz'la 100 kilometreye denk geliyor ne de olsa...

Not 2: Lastiğin patladıktan sonra inmemesini sağlayan bir sprey türü hatırlıyorum, hızlı bir araştırma yapıp
belki yola çıkmadan önce alacağım.

Not 3: Bir de karımın uyurken rahat etmesi için boyuna geçirilen şişme yastıklardan almıştım, gerçekten çok işe yarıyor, uzun yol uykucularına tavsiye ederim.

Not 4: Ümraniye Praktiker'de televizyon - buzdolabı türü cihazları araba çakmağıyla çalıştırmayı sağlayan adaptörler görmüştüm, tatilde işim düşmez ama gerekecek olursa böyle bir cihaz satıldığı da bilinsin diye yazıyorum. Nerede gerekir demeyin, bir gece 3:06'da
elektriklerin neredeyse bütün Marmara bölgesinde kesildiğini ve o hafta bazılarımızın arabalarında yatıp kalktığını hatırlatmam yeterli olacaktır. Özetle, bazen arabanın motorunu jeneratör olarak kullanmak gerekebiliyor.

Not 5: Şarjlı fenerleri bu tür uzun tatillerde herkese tavsiye ederim. Gerçekten büyük kolaylık.

..ve tekrar 98 oktan.

95 oktanla bir hafta geçirdikten ve bu bir hafta boyunca şehir içinde 7 lt / 100 km gibi daha önce hiç görmediğim (ve bir daha da hiç görmeyeceğim) yükseklikte bir ortalamayla hayal kırıklıklığına uğradıktan sonra nihayet dün 40 litre 98 oktan benzin alarak rahatladım (depo 42 litre).

Gün boyunca o kadar dikkatle dinledim ki arabayı, performansta hafif ancak gözardı edilemeyecek bir fark olduğundan adım gibi eminim. Arabaları çok seven 15 yıllık meraklı bir sürücü olarak yanılmadığımı düşünüyorum.

Performans belki en fazla %2-3 oranında etkileniyordur, çok da önemli değil. Esas mutluluk sebebim, 98 oktana geçtikten sonra şehir içi tüketiminin eski güzel günlere dönmüş olması. Jazz'ım, klimalı ve beş yetişkinli uzun bir şehir içi yolculuk boyunca 6-6,5 litre / 100 km civarında yaktı dün. Tüketim, yolcularımı evlerine bırakıp tek başıma kaldığımda hemen 5.5-6 seviyesine, camı açıp klimayı kapatınca da 5-5,5 litreye iniverdi.

Son olarak da eve dönerken TEM yolunda klasik 90 km/s klima kapalı sabit hız testimi yaptım, 4,0 değerini görüp derin bir oh çektim. 3,9 da görürdüm aslında, bu ufak farka da depoda kalan 2 litrelik 95 oktan benzinin laneti diyelim, daha basit ve mantıklı bir seçenek olarak "ayağımın ayarı kaçmış"ı da sunayım.

Daha önce bahsetmiştim, uzmanlar da onaylıyor, araba ilk 5-10 bin km boyunca nasıl kullanılırsa motorunun karakteri o şekilde oturuyor.

Bu mantıkla acaba ilk saniyeden beri, tam 13,000 km'dir 98 oktan benzin kullanmış olmamın da karakterin oluşumunda iyi kötü bir etkisinden bahsedilebilir mi? Motoru 95 oktan
kullanırken açılmış bir arabayla benimki gibi sonradan 95 oktana geçmiş bir araba arasında farklar olabilir mi? Başka bir deyişle, baştan 95 oktanla başlasaydım sorun yaşamayacaktım da şimdi aynı güç ve tüketimi elde etmek için gereksiz yere mi 98 oktan kullanıyorum?

Bu sorular tamamen saçma ve anlamsız da olabilir, yine her türlü görüşe ve uzmanların bilgisine açığım, yorumlarınızı beklerim.

17 Temmuz 2005

95 oktana devam

İlk iki gününü yazdığım 95 oktan dolu depoya hala devam ediyorum. Dün ve bugün arabayı özellikle çok dikkatli kullandım, 2000-2500 deviri korudum, asla zorlamadım. 98 oktanla bu şekilde kullandığımda bir zorluk yaşamıyorum ancak arabayı aldığımdan beri ilk kez nefesinin kesildiği yokuşlardan sonra artık kesinlikle eminim ki 95'le çekiş gücü, hissedebileceğim derecede düşüyor.

Bir önceki 95 oktan yazıma eklenen ruhsenk imzalı yorumda da performans ve tüketim konusunda şüphelerimi doğrulayan görüşler okudum.

Tüketimde de ilk verdiğim değerler kadar olmasa da yine alışık olduğumdan yarım litre kadar yüksek değerler ölçtüm. Benim için 95 oktan macerası - şimdilik - bu depoyla beraber bitiyor, düşüncem, aksine ikna olana dek, Jazz'ın motorunun (aynı eski arabamız Rover 200vi'da olduğu gibi) 98'in karşılığını kesinlikle verdiği yönünde.

Ancak daha önce de dediğim gibi işin aslını öğrenmeye çalışıp sonucu yazacağım.

16 Temmuz 2005

Melezlerle safkanlar

Yabancı bir forumdan, özetle:

Wheels adlı bir otomobil dergisi (ve sitesi) çalışanları, 20.000 dolar fiyatlı
Civic Hybrid'i (benzin+elektrik motorlu) deneyip 6,5 litre ortalama tüketim elde ettiklerini anlatıyorlar.

Bunun üzerine Harry Calderbank adlı bir Jazz sahibi, büyük bir fotoğraf gezisi için gittiği Avustralya'da katettiği 30.000 km boyunca 5,3 litre / 100 km yaktığını, 90 km sabit hızda (daha önce benim de aktardığım gibi) 3,9 litre gördüğünü yazıyor. Tüketimin, 140-150 km/s hızlarda bile sadece 6.7'ye kadar yükseldiğini de belirtiyor.

Sonuçta da diyor ki, "Ya yeni melez teknolojisi Jazz gibi iyi tasarlanmış ucuz arabaların zaten sunduğu düşük tüketimi elde etmenin henüz çok pahalı bir yolu, ya da Wheels'in deneme sürücülerinin sağ ayakları fazla ağırmış."

Bence ikisinden de biraz olabilir. Ancak günün birinde melez otomobiller, ardından da yakıt hücreliler geldiğinde onları kesinlikle klasik benzinli ve dizellere tercih edeceğim. Çevreyi ne kadar az kirletirsek o kadar iyi, hatta yakıt hücresiyle çalışan arabaların tek atığının saf su olması da bambaşka bir güzellik. Alternatif teknolojiler mutlaka gelişecek, ucuzlayacak ve yayılacaklar. Otomobil tarihindeki bu ilk gerçek devrimin bizim çağımızda olması da çok heyecan verici (hiç değilse benim için).

Not 1: Jazz'ın yurt dışındaki satış fiyatı 12.000 dolar civarında.

Not 2: Civic Hybrid'de 85 hp / 89 nm üreten 1.3 benzin motoru ve 13 hp / 116 nm tork üreten elektrik motoru bir arada çalışıyor. Toyota'nın Prius'undaysa iki motor dönüşümlü çalışıyor. Farklı yöntemlerle de olsa iki araba da eşit derecede ekonomik olmayı başarıyor. Elektrik motorlarının en önemli iki avantajı, torkun çok yüksek olması ve bu torku her devirde eşit sunması. Aynı diğer melez otomobillerde olduğu gibi Civic Hybrid'de de benzin motoru çalışırken ve fren yapılırken elektrik motorunun pilleri şarj oluyor (regenerative braking: 1, 2, 3), arada bir "fişe takmak" gerekmiyor.

Not 3:
2006'da çıkacak yeni nesil Civic Hybrid'lerde tüketim %5 aşağı çekilirken ve güç de %20 artırılmış.

15 Temmuz 2005

Tüketimde 95 ve 98 oktan farkı

Jazz'ın kullanma kılavuzunda 95 ve üzeri oktanlı kurşunsuz benzin tavsiye ediliyor. Öncelikle şu bilgiyi vermem gerekiyor, 145 hp'lik eski arabamızda 98 oktan kullandığım zaman hava filtresini yenilemişim gibi bir canlanma oluyordu gidişinde.

Bir aralar 98 oktanın sadece performansı yüksek arabalarda işe yarayacağı iddia edildi ancak yabancı kaynaklardan bunun performansla değil, motor teknolojisiyle ilgili olduğuna dair yazılar okudum: otomobilin gelişmiş bir motor işletim sistemi varsa yüksek oktanlı benzin, performans ve tüketim bakımından fayda sağlayabiliyordu. Jazz'daki I-DSI, dünya üzerinde benzini en verimli kullanan motor teknolojilerinden biri.

Rover'ın muhteşem motorunda yüksek oktanın çok faydasını gördüğüm için Jazz'ı aldığımız andan itibaren 98'den şaşmadım. Zaten bu günlük boyunca aktardığım tüm tüketim verileri de 98 oktan için geçerli.

Dün depoyu ilk kez 98 yerine 95 oktan benzinle doldurdum. Ardından arabayı her zamanki gibi kullanmaya başladım. İki günün sonunda 150 km kadar yaptıktan sonra şunu söyleyebilirim, sonuç benim için hayal kırıklığı oldu:

- Arabanın ivmelenmesinde hissedilebilir bir düşüş vardı. Diyelim ki bu psikolojik etki olsun, öyle inanmak istemiş olabilirim elbette.

- Son zamanlarda 90 km sabit süratte klima kapalıyken minimum 3,9 litre yakan arabam, aynı koşullarda 95 oktanla 4,6 litreden aşağı tüketmedi.

- İki günlük şehir içi denemem, arabayı ancak gereksizce zorladığım zamanlarda gördüğüm 6,5'tan bile yüksek bir ortalamayla, tam 7,6 litreyle sonuçlandı.

Kişisel ve umarım bilimselliği de yakalayan tahminim, oktan yüksek olduğunda aynı gücü üretmek için görece daha az benzinin yetiyor olması. Ancak oktandaki %3'lük fark neden tüketimde %15'lik bir sapmaya dönüşür, ya da dönüşebilir mi, en ufak bir fikrim yok.

Belki de arabanın 95 oktanla yavaşladığını düşündüğüm için gaza farketmeden biraz daha fazla basmışımdır. Şu anda düşünemediğim farklı etkenler de olabilir. Yani çok da güvenilir bir ölçüm sayılamaz.

98 oktanın bazı motorlara zarar verebileceği konusunda da görüşler duydum. Ancak zaten spor arabalar gibi yüksek sıkıştırma oranlı ve yanma odasındaki patlamayı diğer arabaların motorlarına göre çok daha hızlı gerçekleştiren I-DSI sisteminin bu kategoriye gireceğinden şüpheliyim. Elbette bu konuda benim şüphe ve tahminlerim değil, uzman görüşü önemlidir. Onu da bir şekilde öğrenip yazacağım, bu arada sizlerden gelecek yorumları da beklerim.

12 Temmuz 2005

Hafta sonu raporu

Hafta sonumuz eşimin ailesinin Büyük Çekmece'deki yazlığında geçti. Evden Çekmece'ye giderken klima açık halde 90 km/s sürati korudum, ortalama 4,9 litre / 100 km yaktık. Daha önce performansın klimadan etkilenmediğinden bahsetmiştim. Geçen hafta klima kapalıyken aynı hızda 3,9 litre yaktığını da yazmıştım. Rakamları yuvarlayarak 90 km sabit süratte klimasız 4, klimalı 5 litre yakıyor diyebiliriz.

Jazz'ın yerden yüksekliği, uzun süredir her santimetresi aşırı bozuk olan Çekmece yollarında çok faydalı oldu, diğer arabaların altlarını vurdukları çukur ve tümseklerden arazi aracı rahatlığıyla geçtik.

Daha önce bahsettiğim cam tıkırtısı duyduğum tek seferle sınırlı kaldığı için hâlâ servise uğramadım.

06 Temmuz 2005

Çin malı Jazz'lar

Jazz Türkiye'de üretilecek mi, yoksa sedanı Aria mıydı (1, 2, 3, 4, 5) bizde üretilecek olan diye merak ede duralım, Çin'de üretilenler gün ışığına çıkmış bile.


05 Temmuz 2005

90 km süratte 3,9 litre tüketim + Camda tıkırtı

Bir başka rekor daha: karımı işinden almak için Kozyatağı'ndan Levent'e 90 km/s'ten kesinlikle şaşmadan gittim. 5. viteste yolun neredeyse sonuna kadar 3,9 litreydi ortalama. İşyerine varmak için girdiğim ara sokak, beklediğim iki kırmızı ışık ve çıktığım dik bir yokuş neticesinde tüketim sadece 4,0 litreye yükseldi. Dönüş yolunda biraz 2. köprü trafiğine girdik ama ardından yol açıldı. Bu sefer sabit 90 yapmadım, arada bir 120'ye çıktığım oldu. Ataşehir'e döndüğümüzde sonuç toplam 40 km yol ve 4,5 litre ortalamaydı. Anlaşılan giderken 4, dönerken 5 litre yakmışım.

Demin bahsettiğim yolculuk sırasında şoför tarafındaki camdan hafif bir ses geldiğini duydum: sanki ufak ve sert bir metal parça kapının içinde serbestçe sağa sola çarpıyormuş gibi bir tıkırtı. Biraz kurcalayınca tıkırtının cam sadece 3-4 parmak kadar açıkken çıktığını farkettim. Daha fazla açıkken, tam açıkken ya da kapalıyken ses çıkmıyor. Servise uğradıktan sonra sonucu burada bildireceğim.

12,000 kilometredir arabadan en ufak bir ses gelmemişti, umarım ileride de öyle kalır.

03 Temmuz 2005

Gelibolu yolunda

Ön bilgi: Jazz Comfort'taki tüketim göstergesi, anlık ölçüm vermiyor. Kilometre sayacı sıfırlandığı andan itibaren yapılan toplam yol boyunca elde edilen ortalama yakıt tüketimini gösteriyor.

İstikamet Eceabat! Cumartesi sabahı saat 6'da ağzına kadar dolu bir depo ve daha da dolu bir bagajla Ataşehir'den yola çıktık. İlk durağımız Büyükçekmece'ydi, eşimin kuzenini ve bir arkadaşımızı da alarak yola öyle devam edecektik.

Büyükçekmece'ye 6:30'da varmamız gerekiyordu, o yüzden biraz hızlı (120-140) gittik. Bu ilk durağımıza kadar 50-60 km yol yaptık, ortalama 6 litre tükettik, yani daha baştan 3-4 litre yaktık. Kaldı geriye 38,5 litre. Bize bir Getz'le katılan diğer arkadaşlarımızla birlikte bir saat kadar kahvaltıyla vakit geçirdikten sonra dört yetişkin (ve yükleriyle) 8'e doğru Gelibolu yoluna koyulduk.

Gidiş, az sayıda kamyon - tır sollaması dışında çok sakin bir yolculuk oldu. Genellikle 90 yaptık, arada bir 110-120'ye kadar çıktık.

Baştaki 6 litre ortalama ilk 10-15 dakika içinde 5.3 litreye kadar geriledi. (Sayacı sıfırlamadığım için hala aynı ölçüm sürüyor, eve dönüşe kadar da öyle devam edecek)

Saat 10 gibi açık camlar fayda etmez oldu ve pişmeye başladık. Klimayı açtık ve Eceabat'a varana kadar da kapatmadık.

Yarısından fazlası klimalı geçen yaklaşık 400 km'lik yolculuğun sonunda motele vardığımızda ortalama tüketim 5.2 litre / 100 km'ydi. Deponun da tam yarısı boşalmıştı.

Motele vardıktan sonra yıkanıp yatağa serildim, ben deliksiz bir uyku çekerken karım, kuzeni ve arkadaşlarımız arabayla Kemikli'ye gittiler. O yolculuğun mesafesini - tüketim ortalamasını bilmiyorum, gidiş geliş 60-70 km olmalı. Kemikli yolunda arabamızı süren kuzenimiz, kullanımını çok rahat bulduğunu ve direksiyonun hafifliğine şaşırdığını, kendi arabasının direksiyonunun bizimkinin yanında bayağı sert kaldığını söyledi (Mini One kullanıyor). Getz'deki arkadaşlarımız da Jazz'ı çok sevdiklerini söyleyip hakkında çeşitli sorular sordular, onlara da ufak bir Magic Seats gösterisi sundum. S
nowboard'unu Jazz'a rahatlıkla sığdırabileceğini öğrenen bir arkadaşımız da duruma sevindi.

Ertesi sabah hayatımızda gördüğümüz en şiddetli yağmurlardan biriyle uyandık. Denize girmek imkansız hale gelince yağmurun bitişini bekleyip yola koyulduk.

Dönüş yolu kamyonlarla doluydu, sürekli sollamalarla geçti. Yağmur serinliği de bir saat kadar sonra geçince yine klimayı açtık. Genel olarak (gelişe göre) biraz daha hızlı gittik, ancak Tekirdağ'dan sonra yazlıkçıların dönüş trafiğine ve dolayısıyla uzun süreli dur - kalklara takıldık. Yolculuğunu son yarısı şehir içi kullanımından çok daha ağır koşullarda geçti: Bol bol ve tam gaz sollamalar yapmamız + klimanın hiç kapatılmaması ekstralarıyla.

Büyükçekmece'ye varıp yolcularımızı bıraktıktan sonra trafiğe takılmamak için eve ikinci köprü yolundan ve 120 civarında süratlerle döndük. Eve ulaşana kadar klima açık kaldı.

780+ kilometrelik yolculuğumuz bittiğinde, dönüşteki dur-kalk ve sollamaların da etkisiyle artmış olan tüketim, klimanın saatlerce kesintisiz çalıştığı düşünülecek olursa aslında hala çok düşük bir değerdi: 5.6 litre / 100 km.

Bir depoyu herhalde 2 litre geçmiştik, 44 litre kadar yaktık.

Eğer 90 km/s sabit hızlı, dur - kalksız bir yolculuk olsaydı, yine dört yolcuyla ve klima açık olduğu halde 5.0 litre ortalamayla biterdi diye tahmin ediyorum. 2 yolcu + yükle 90 km/s hızda klimasız 4.5 lt / 100 km yakıyoruz da...

Not: Daha önce klimanın açık ve kapalı olması arasındaki performans farkının neredeyse yok gibi olduğunu yazmıştım. Düzeltiyorum: o kadar sollama ve tam yüklü arabayla yokuş çıkmalardan sonra artık kesinlikle eminim, klimanın açık olması performansı kesinlikle etkilemiyor. Bu yolculuğun en ilginç tarafı da bunu anlamam oldu zaten.